SATRANÇCI TAİFESİ

img_4720 img_4721SATRANÇCI TAİFESİ

Medyatik hocalarımız tarafından satranç oynamanın hükmü şu günlerde gündeme getirilince etrafta lehte aleyhte bir çok görüş ifade edildi.Aslında bu hususlarda erbabı bilirki yeni söylenmiş bir söz de yok. İşin dini hükmüne de girmeyeceğim bu hususta da kitaplar , hükümler , fetvalar ortadadır , anlamayan olursa da ilmine güvendiği , bildiği bir hocaya danışsın biz o işin uzmanı değiliz.Satrancı da bir ara öğrenmeye niyet ettim ama sıkıcı bulmuştum , taş isimlerini bilmekten öteye gidemedim.

Burada satranç ile ilgili ilginç bir kitapta yer alan bir pasajı paylaşacağım sadece. Paylaşım yapacağım kitap ; Risale-i Garibe . Risale-i Garibe çok ilginç bir kitaptır , arşiv nüshasında ismi olmadığı için bu şekilde adlandırılmış olup içeriği konuşma dili şeklinde yazılmış. Kitap tarihimizde de sık rastlanır bir edep kitabı , topluma edep öğretme maksatlı ama gel velakin bu kitabın öyle bir üslubu var ki , kitapta baştan sonra toplumda hatalı , kusurlu , edepsiz , ahlaksız , kötü işi , adeti , huyu olan kişi varsa kitaba alınmaya gayret edilmiş ve bu kişiler öyle bir eleştirilmiş öyle bir tahkir edilmiş , çeşit çeşit benzetmeler yapılmıştır of ki ne of.Kitabın içeriği ağır bir argo ile yazılmıştır. Bugün kullanılan argonun , Osmanlı’da halkın 16. veya 17. yy ‘da kullandığı argo ile de benzer olduğu , hatta o yıllarda ki argonun daha zengin olduğunu görüncede şaşıracaksınız.Kitabın üslubu ile bir kısım paylaşacağım gayrısını siz düşünün ama kitabı burada ne kadar anlatsam yetersiz , siz siz olun mutlaka okuyun derim .

Kitabın üslubuna dair oldukça edepli kısmından bir pasaj paylaşıyorum sadece fikir versin deyu “…. ve kış günleri Ok meydanına seyre giden mecnun p.zevenler ve yaz günleri Kağıdhane’ye karısile ve cariyesiyle bez çırpmağa varan k.doşlar ; ve avratile ve cariyesiyle ile ketan almağa bile gidenler ; bir eline çocuğun bir eline bohca olup hammam kapusına varan d.yyuslar … ” gibi kitabın içinde bu kısımdan daha ağır ve argo içerir çokça bölüm vardır.

Neyse bizim bu kitapta esas paylaşmak istediğimiz kısım satranç ile ilgili olan kısımlar , bakalım kitabı yazan satranç ile ilgili neler döktürmüş 🙂 Yazarımız satranç oynayanlara da iyi gözle bakmamış olacak ki onları da es geçmemiş almış kitabına.

” ve hergün beş vakitte abdest ibriği ile görüşmeyüp sovuk havada soyunup güreş tutan eşekler , ve ok atmağa talim edemeyüp cirid oynamağa mail olan hoyradlar ve okumağa mukayyed olamayup da tavla ve satranç ve mankala oynayan mel’unlar… ”

” .. ve sakalın dişile akın yolup kızılbaş bıyığına benzeden Rafıziler ve satranç babında Leclac geçinüp beşer kerre yenilen yadigarlar ”

Leclac , satranç oyununu bulan kimse diye bilinir , yadigarda halk dilinde baş belası , musallat anlamına gelmekte olup , yazarımız etrafta satrançın mucidi gibi geçinip beşer kere yenilen baş belalarını da , toplum için edepsiz kişiler görüp kitabına almıştır , ayrıca diğer pasajda da okumaya gücü yetmediği halde satranç oynayanlara da mel’unlar diyerek , diyeceğini demiştir.

Efendim satranç oynayana da oynamayana bir şey deme gayretimiz yok edebiyatımızda yer alan hayli ilginç bir kitapta satranç oynayanlara nasıl bakılıyor biraz da mizahi olsun diye şöyle kısa bir araştırma yapıp sizlerin istifadesine sunduk. 08.01.2017

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir