İMTİHAN ÇETELESİ TUTMAK
İslamcıların parayla imtihanı , islamcıların güçle imtihanı , islamcıların devletle imtihanı , islamcıların demokrasiyle imtihanı , islamcıların milliyetçilikle imtihanı , islamcıların mezhepçilikle imtihanı , islamcıların popüler kültürle imtihanı derken bu imtihan listesi şunla imtihan bunla imtihan diye uzar gidiyor imtihan çetelesi tutmakla günümüz geçiyor.
Dünya imtihan dünyası , Müslümanlar muhakkak imtihan olunacaklar amenna ama o kısım maalesef anlatılırken hep işin ahlak boyutunda vaz’ü nasihat kısmında kalınıyor. Oradaki imtihan Allah muhafaza eylesin sağlıkla imtihan , geçim zorluğuyla imtihan , ailevi sorunlarla imtihan , kaza , bela ve musibetlerle imtihan , itibarla imtihan gibi genelde başa gelen olumsuz hususlarla izah ediliriyor.
İslamcılık nedir ? İslamcı kimdir ? o sahaya girersek hayli uzun izahlar gerekebilir ama İslamcılık , siyasi , fikri , ekonomik , sosyal ve kültürel alanlarda İslami olan bir sistemi savunmaktadır , İslamcıda bunu savunan kimsedir. İyi kötü 100 yıldan fazla süredir bu görüş çeşitli fikir farklılıklarına rağmen dinamizmini yitirmeden devam ediyor. İslamcılar adı altında koca bir grup oluşturup bir takım olumsuz davranışları İslamcıların imtihanı , bir takım yeni fikirleri de İslamcılığın yozlaşması vb diye piyasaya sürmenin artık bir düşünülüp , taşınılıp değerlendirilmesi gerekiyor.Bende şahsen İslamcıların imtihanı fikrine inanıyordum ama toplumsal anlamda değerlendirince , gözlemleyince esasında böyle olmadığını fark ettim. İslamcılar koca bir topluluk olmuş.
İslamcıların parayla imtihanı meselesi misal , adam dindarmış , davadan , mücadeleden , ahlaktan bahsetmiş yıllarca , öğrenciliğinde örnek ve önder olmuş vb sonradan zengin olmuş , şimdi lüks içinde yaşıyormuş , hovardalık yapıyormuş , yok ailesi öne sürdüğü değerleri hiçe sayıyormuş uygun yaşamıyormuş vb. İşte İslamcılarda parayı görmüş bu hale gelmiş şöyle böyle. Bu adamı ele alalım görende yüzlerce yıllık medreseli , tekkeli herkesin eğitimli olduğu rafine bir aileden geliyor. Sanki etrafında Mehmet Akifler , Said Halim Paşalar , Babanzadeler vardı da devamlı beraber gezer tozar yer içer , konuşur görüşürdü. Sanki bu adamın ailesinden miras cilt cilt derinlikli bir kütüphanesi vardı da , İslamcılığın fikir babasıydı. Bu insan belki Anadolu’nun saf ve temiz , dindar ailelerinden geldi ama malumunuz her ailenin zaafları mutlaka vardır , geçmişlerine dair hiç mi hovardalık hikayesi yok yani bu ailede illaki var. Türkiye’de islamcılar taşra kökenli 10 kuşaktır şehir merkezlerinde yaşamış kaç aile var , herkesin üç beş kuşak ötesine git , köye çıkacaksın , bu köy kültürünün hiç mi tezahürü yok , tabiî ki var. İslamcılık adı altına diyelim gençliğinde fikirler öne sürdü , ahlaktan , davadan bahsetti , bunu diyelim hangi süreçte , kaç yılda öğrendi veya becerdi , iki konuşma dinlemekle , üç kitap okumakla değerlendirdik bu insan hayatın zorluklarıyla hiç mi karşılaşmadı. İslamcı dediğimiz ortalama Anadolu insanına öyle bir misyon yükledik ki bu kişiler neredeyse Gazali şarihi , Cevdet Paşa uzmanı , İslami finansın mucidi filan gibi gördük herhalde. Hayır , bu kişiler senin benim gibi kişiler , dindarlar , İslam dini doğrultusunda bir yaşam sürmek istiyorlar ve bir dünya görüşleri var ama bu niyet , azim ve çaba bir ömür boyu her sahada ilerleyerek sürerse, derinlemesine ilerleyebilirse , hale ve davranışa kamil manada sirayet edebilirse , mücadeleci ruhu devam ettirebilirse bu kişi o ideallerdeki İslamcıdır falan denilebilir yoksa diğer türlüsü insafsız bir dışlamaya yol açıyor.
İslamcılar , Türkiye’nin kendini en geliştirmiş ve dinamik kesimini teşkil etse de oldukça homojen , bilgili , zaaflarından arınmış , donanımlı kocaman bir grup değil. Bu şudur ; kişinin fikri derinliği ve seviyesi bir kriter değildir , müslümanları sevmesi , bir arada olma isteği yeterlidir. Yaşam şekli belli kırmızı çizgiler (içki , kumar , faiz vb ) haricinde olmalıdır fakat herkes için zahidane bir hayat kriteri de arayamayız.İslamcılık ve islamcılar tanımını artık yaşandığı sosyal çevrenin tavanı ile tabanı arasında uyumlu bir yere oturtmalıyız. İdeal İslamcılık fikrini öne sürmekle , her olumsuzlukta hayalkırıklığı yaşarız. Şunu da ifade edeyim dini , islamı istismar eden , nemalanan kişi asla İslamcı değildir bu ayrımı çok iyi yapmalıyız.Zulmeden İslamcı olamaz , haksız ve adaletsizliği şiar edinen İslamcı olamaz.
İslamcılığı günlük gelişmelerden , dış konjoktürden , değişen dünyadan da ayıramayız. Ülkede terör saldırıları arttıkça tabiî ki İslamcılığın milliyetçilikle imtihanından söz edilebilir çünkü milli duygular illaki ön plana çıkacaktır. Bölgemiz ülkelerinde çeşitli iç karışıklıklar ve vahşetler görüldükçe işin içinde farklı mezhep olgusu da varsa tabii olarak İslamcıların mezhepçilikle de imtihanı yaşanacaktır. Orta yol ise şudur , bizi bağlayan bağ İslamdır sözünden ve düsturundan vazgeçmemektir.Bizi bağlayan bağlar ırklardır , mezheplerdir , vesairedir gibi bir söyleme evrilme durumu ise esas İslamcılıktan kopmadır.
Bugün İslamcıların daha fazla okumaya , eğitime , bilgiye , düşünmeye , analize ve kritiğe ihtiyacı var ve bunu yaşamına uyarlaması gerekiyor muhakkak ama şuur ve ruh olmadan da olmuyor. İslamcılık toplumsal olursa anlam ifade ediyor. İslamcıların ortak idealleri doğrultusunda bir arada bulunmaya birlikteliğe , heyecana ihtiyacı var.İslamcıların arasında iletişimin , irtibatın kesilememesine , karşılıklı sohbete , dostluğa , muhabbete ihtiyacı var. İHL’ler açılırken bu millete önder olmuş Celalettin Öktem’in azmine , heyecanına ihtiyaç var.İHL okulu açmak için bir mütevelli heyetinde toplanmış o inşaata temel atmış güzel insanların birlikteliği gibi bir birlikteliğe ihtiyacımız var. Müslümanların derdini , davasını anlatan bir dergi çıkaranların heyecanı gibi bir heyecana , o dergiyi en ücra köşeye imkansızlıklar içinde taşımaya gayret edenin gayreti gibi bir gayrete ihtiyacımız var. Ne olursa olsun , zaafları da olsa , yetişmiş insanımıza ve değerlerimize , onları yeniden dinlemeye ihtiyacımız var. İslamcılığı içe kapatmakla , ayrıştırmakla , çaresizlikle , boşvermişlikle , heyecansızlıkla donuklukla sürdüremeyiz.
Başkalarının imtihanını bırakalım , imtihanı kazanıp kaybedenin çetelesini tutmakla bir yere varamayacağımız aşikar. Ümitsizliğe de düşemeyiz .Müslüman asla ümitsiz olmaz , çalışır çabalar , bu konuda çok kafa yoran Akif ;
“ Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar “ diyor.
Küçükte olsa , basitte olsa ” Emri bil mar’uf , nehyi anil münker ” davasından vazgeçemeyiz. Faizsiz bir ekonomik düzeni savunmaktan vazgeçemiyiz.Ahlak ve maneviyatı öteleyemeyiz. Dünya müslümanlarının mağduriyetini dillendirmek üzerimize borçtur. Bir işin ucundan tutma vazifemiz vardır. İslamcılığı sadece siyaset olarak göremeyiz , siyasetse bile olsa yaşamımızdan ayrı değildir.
Bir öğrenci imtihanı kaybetti diye okul mu kapanıyor , dersler mi iptal oluyor. Yeni öğrenci hep geliyor. İmtihanlara takılıp kalmaktan ziyade dersi anlatmaya devam etmeliyiz. 11.02.2017
Mehmet Emin Başalp