Selamün Aleyküm ;
Ramazan yazılarımıza devam ediyoruz. Dün az ve öz söyleyenlerden bahsettik bu seferde çok söyleyen ama yine öz söyleyenlerden bahsedeceğiz.
Bunlardan ilki değil Anadolu’da dünyada meşhur alim ve mutasavvıf , Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz’leri. Onun muazzam külliyatından özlü bir kaç sözünü ancak aktarabilme imkanımız olacak fakat paylaşımdan önce önemli gördüğüm bir hususu izah edeceğim.
Değerli dostlar hepimiz müslüman mıyız ? Elhamdülillah , Allah’a inanıyoruz , kulluk ediyoruz. Az çok İslami bilgimiz var , eksik hatalı olsada ibadetimiz var. E o zaman sorunumuz ne ? Bu ilim ve gayret bize yetmez mi ?
Yetmez , çünkü insan Allah’a inanıyor lakin hep isterki Allah’tan bir an dahi gafil olmayayım , daha çok ibadet edeyim.İbadetimden daha çok lezzet alayım. Peygamber’in sünnetine uyar ama daha titiz uymak ister. Büyük günahlardan kaçar belki ama küçük günahlardan da , hatalardan da kaçmak ister. Daha çok hayır hasenat yapmak ister , daha çok tefekkür etmek , zikretmek , yalvarmak , yakarmak ister. Niyeti her daim Allah’ın rızası doğrultusunda olsun ister.Daha iyi insan olmak ve kötü huylardan kurtulmak ister.
İşte bunların daim olabilmesi için kişinin motivasyonunu yüksek tutması gerekir. Kişi motivasyonunu nasıl yüksek tutacak ? E işte bu motivasyon mürşiddir diye atlamayalım hemen bu motivasyonun kaynağı başta Kur’an , sonra Sünnet’dir.İnsan başka yerden Kur’an ve sünnetten bahsedilmiyorsa motivasyon alamaz. Ancak başkalarından Kur’an ve sünneti hatırlatmanın usul , üslup , teşvikini alabilir.
Hz.Mevlana medrese hocasıydı , ilim sahibiydi ama anlatım öyleki Hz.Mevlana’ya onlar yetmemişte Şems-i Tebrizi’yi görmesi , etkilenmesi , geçmişini terketmesi onu evliya yapmış bu son derece hatalı ve yanlış bir anlatımdır.Hz. Mevlana ne farklı bir din bulmuş , ne farklı bir din yorumu bulmuştur. İlmine , irfanına ek olarak işte yukarda bahsettiğimiz gibi daha fazla gayret sarfetmeye yönelmiş sadece bunun usulünü almış ve Allah’ın yardımı ile de insanlığa bu hususları izah etmiştir.İlmini terketmemiş , ilmini belki dar çerçeveden daha tesirli bir anlatımla çağlar ötesine ulaştırabilmiştir.Hz.Mevlana insanlığa yine Kur’an’dan , sünnetten ve ahlaktan bahsetmiştir.
Kur’an okuyan Kur’an’ı terkedebilir mi ? Asla o mübarek kişi işte herkesin bildiği o sözünde ne diyor bir daha tekrar edelim. ”
“Ben yaşadıkça Kuran’ın bendesiyim,Ben Hz Muhammed-in (sav) ayağının tozuyum.Biri benden bundan başkasını naklederse;Ondan da bizarım,o sözden de bizarım(şikayetciyim).” Mevlana’yı lütfen böyle anlayalım , tabulaştırmayalım , İslam çerçevesinden çıkartmayalım.
Yunus Emre kısa söylemişse Hz.Mevlana uzun söylemiştir dedik çünkü insanlar meseleleri illaki giriftleştirmişlerdir , bunların izahıda hayliyle uzun olabilir , kabiliyeti olanda o grubun anlayacağı şekilde söyler yoksa bir şekilcilik amacı yoktur olsaydı zaten eserleri ancak edebiyat tarihinin bir konusu , Hz.Mevlana’da edebiyatın bir öznesi olurdu.
Hz.Mevlana’nın adalet ile ilgili ünlü sözünü tekrar paylaşmak istedim çünkü adaletli davranmak her kişinin yükümlülüğü her işimizde bu sözü hep aklımıza gelsin çünkü son derece veciz ve anlaşılır bir sözdür. “Adâlet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek. Adâlet, bir nimeti yerine koymaktır; su emen her kökü sulamak değil. Zulüm nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak; buysa, belâya kaynak olur ancak. ”
*********
Hz.Mevlana ile çağdaş ve irtibatlı yine dünyaca ünlü bir büyük alimde Sadreddin Konevi Hz’leri’dir. Konevi Hz’leri de en ünlü mutasavvıflardan biri olan gerçekten hayli ilginçte bir usul ve üslubu olan Muhiddin-i Arabi Hz’lerinin usul ve üslubunu Anadolu’ya taşımıştır.
İbn-i Arabi Hz’leri de ilim peşinde koşan ve çokça eser veren bir alim olmuş Konevi Hz’leri de aynı şekilde çokça eserler vermiş ve izahlarda bulunmuşlardır.Tabi üslupları biraz iddialı ve zor anlaşılır olabilir , belki insanlara garip gelen yönüde budur ama her eserinde erbabı tarafından izahı vardır , araştırıp , doğruca öğrenmek gerekir.
Sadreddin Konevi Hz’lerinin 40 Hadis şerhi eserinden 21.Hadis’in şerhinden bir kısmını aldık
“Derecelerin; selâmı yaymak, yemek yedirmek ve geceleyin in- sanlar uyurken namaz kılmak” şeklinde oluşunun sırrının ne olduğuna gelince, onun yorumu şudur: İnsanların muâmelesi iki temel esasa bağlı- dır: İnsanın muâmelesi ya halkla olur, ya da Hak’la. Bu iki muâmeleden her biri kavlî ve fiilî olarak ikiye ayrılır. Halkla olan kavlî muâmele selâmdır. Bu bir esastır. İt’âm-ı taâm/yemek yedirmek ise bir fiil ve baş- kalarına ulaşan hayırdır. Şüphe yok ki başkasına ulaşan hayır, derece bakımından sâhibini aşmayan hayırdan daha yücedir. Nitekim selâm başkalarına ulaşan kavillerin hayırlılarındandır. ”
Selam önemli bir husus , selamı yaymak gerekiyor , yazılarımızda selam ediyoruz devamlı , müslümanlar bir birlerine selamı esirgememeli , yukarıda da belirtildiği gibi selam bir sözdür , kolaydır , halkla irtibattır.
Selam olsun Mevlana Celaleddin Rumi’ye , Şems-i Tebrizi’ye , Muhiddin-i Arabi’ye , Sadreddin Konevi’ye. 3 Ramazan 1438
Mehmet Emin Başalp