KARS NOTLARI

dav

KARS NOTLARI

Yaz aylarında Ebu’l Hasan Harakani Hz’leri ile ilgili bir kaç metinle karşılaşmıştık. Bunlardan biri Düzceli Zahid El Kevseri Hz’lerinin eserinde idi , Zahid El Kevseri’yi bilen bilir , dini konularda dünya çapında bir alimdir. Eserine Harakani Hz’lerinin kabrinde yapılan duaların makbul olduğu seklinde bir rivayete yer vermiştir. Muhakkak duaları kabul eden ancak Allah-u Teala’dır.

Yine yazar Recep Koçak’ın internette de var bir yazısını görmüş yazıda Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’den rivayetle ” her insan ömründe bir defa bile olsa Ebul Hasan Harakânî Hazretleri’nin kabrini ziyaret etmeli, o da ona yeter’, dermiş! ” bu yazıları görünce yahû bir Kars’a gidip bu mübarek zatı ziyaret etsek , tarihi ani ören yerini falan gezsek diye 3-5 arkadaşla konuşurken bir anda hesaplı uçak bileti araştırıp Ekim ayına bilet aldık.Çok şükür ziyaret ve gezimiz bereketli geçmiş olup bu gezi notlarını siz değerli dostlarım için paylaşma gereği duydum.

Kars’a Ankara’dan uçakla gittik , Bir saatten biraz fazla süren bir yolculuk oluyor.İsteyenler için havaalanında araç kiralama şirketleride var. Ani ören yerine gitmek isteyenler için araca ihtiyaç var.

Havaalanından çıktıktan sonra doğruca rezervasyon yaptırdığımız öğretmenevine gittik , öğretmenevi büyük fakat biraz bakımsız , az bir ücret farkıyla konaklamak için otellerde tercih edilebilir , tarihi rus yapısı Katerina Otel’i de dışardan gördük , konaklanılabilir.

Kars’ta ilk olarak doğruca Hasan Harakani Hz’leri türbesine gittik.Türbe Evliya Camii’nin yanında , yeniden elden geçirilmiş yeni haline ilişkin internette bile görseller yok bu blog sayfamızda paylaşmış olalım.

Harakani Hazretleri tasavvufi gruplar için önem arz ediyor zira silsile denilen Peygamber Efendimiz ile sağlanan ilmi/manevi bağın 7.halkası ve esasında ilk dönemden Türkiye’de medfun en eski sufi piri. Bu açıdan da esasında tasavvufi çevrelerce sık ziyaret edilmesi gerekirken herhalde coğrafi uzaklıktan olsa gerek pek revacta olmuyor.

Hayatı vesaire detaylara girmeyeceğim fakat Harakani Hz’leri çok önemli bir ilk dönem sufi piri olması yanında müridleriyle beraber Kars’ın fethine katılmış ve burada şehid düşmüş bir mücahid. Anadolu’yu vatan edinmek için yola çıkan Selçuklu Sultanlarını teşvik etmiş , ahaliyi teşvik etmiş ve bizzat kendi de bu fütühatta yer almış.Allah gani gani rahmet eylesin.Feyizli , güzel bir mekan.

Böyle mücahid , alim ve veli za’atları ziyaret etmek hayatlarını okumak ve örnek almak gerekiyor.

Harakani Hz’lerinin türbe ziyareti sırasında öğle ezanları okunuyordu karşılıklı camilerden okunan ezan etkileyiciydi biz öğle namazını hemen karşısında yer alan ve camiye çevrilmiş olan Kümbet Camii’nde kıldık.Burası 12 Havariler Kilisesi olarak yapılan bir Ermeni Kilisesi , camiye çevrilmiş , yapıyı ben daha önceden bir takım sebeplerle Selcuklu konik türbe mimarisini etkileyen yapılardan olduğunu okumuştum.Bilhassa kubbe kısmı gerçekten bu yapı formunu andırıyor.İyi korunmuş bir yapı ve cami olarak ibadete açık olmasıda sevindirici.
Bu camiinin üst tarafında da Kars Ulu Camii bulunuyor biz daha sonra gelmek üzere ayrılmıştık fakat daha sonra kapalı olduğu için göremedik Ruslar bu camide müslümanalrı yakmışlar ve camiyi yıkmışlar kıble duvarında bu izleri görmek mümkün dediler.Bu türbe ve camilerin olduğu yer heybetli ve iyi korunmuş Kars kalesinin eteklerinde park/meydan gibi bir yerde bulunuyor.Etraf köhne yapılardan temizlenmiş nezih ve temiz.
Kars Kalesi’ni biz akşam görebildik , şehre hakim bir tepede , Kale’den Kars şehrini izlemek gerekiyor.Kars kalesine çıkan bu şehre bir daha gelirmiş gibi her şehrimizde bulunan klişe rivayetlerden burada da var.

Öğleden sonra Ani harabelerini görmek için yola çıktık , Kars’a 50 km kadar uzaklıkta , yol duble yol ve düz.Ani köyünü geçtikten sonra muhteşem Ani surları gözüküyor. Ani diğer iki tarafı derin vadi ve akarsuların kesiştiği bölgede ,kalan kısmı da yüksek surlarla kapatıldığı için zamanında oldukça güvenlikli bir bölgedeymiş.

Kale kapısından sehre girildiğinde sehrin tamamen harap olduğu ve terkedildiği anlaşılıyor.Sadece temel izleri kalmış. Ören yerinde sağlam kalan yapılar şehrin abidevi mekanları , kiliseler vs.

Ani ören yeri oldukca etkileyici , fotoğraflar bunu tam olarak yansıtamıyor. Biz ilk olarak Manuçher Camii’ne gittik , burasının Ani Sultan Alparslan tarafından fethedildikten sonra yapılan ilk camii olduğu söyleniyor.Camii derin bir vadide akan Arpaçay’ın yanında ve dik bir yamaca inşa edilmiş , penceresinden vadi ve karşıdaki Ermenistan toprakları gözüküyor.Camide sanırım mihrap kısmı tahrip edilmiş fakat kıble yönü belli burada taşların üzerinde namazımızı kıldık. Anadolu’ya ilk gelen ecdadımız binlerce sene ibadet ettiği bu cami gerçekten etkileyici.Sekizgen bir minaresi var , mimari şeklini orta Asya ve herhalde Ani yerel mimarisinden alıyor.

Camiden çıktıktan sonra Büyük Katedral olarak adlandırılan yapıya gittik.Burası da Sultan Alparslan’ın Ani fethettiğinde camiye çevirdiği Fethiye Camii olarak anılan yer , kubbe kısmı çökük fakat baya yüksek ve büyük bir taş yapı. Bu kiliselerde resim var mıydı bilmiyorum ama biz izlerine rastlamadık , tahminin yapıldığı dönemlerde ikona karşıtı dini cereyanın etkisinde olabilirler.Bu mekanda ise bir turist grubu kilise ilahileri söylemeye çalışıyordu.Sonradan öğrendik ki , Gürcistan üzerinden gelen Ermeni bir grupmuş. Sur dışında devasa bir Türk Bayrağı bu bayrak kanaatimce Ani’nin içine dikilmeli , ayrıca bir Selçuklu bayrağı da dikilebilir.Ani ören yeri gençlerimizce vb programlar dahilinde ziyaret edilmelidir.Ani bizim ecdadımızın şehid düştüğü Anadolu’ya ilk girdiğimiz yer.

Ani geniş bir alan her yerini detaylı gezmek vakit alıyor çok da vaktimiz olmadığı için her esere gidemedik , Bakireler Manastırı olarak adlandırılan yapı iyi korunmuş bir kilise.Bu kilisenin yanında önceki grup halay benzeri bir oyun oynuyordu yüksek müzikle , bizde mütevazi cep telefonu müziğimizle mehterle karşılık vermeye çalıştık.

Sadece temel ve sütunları kalan daire bir kilisenin kalıntılarını görüp , muhtesem surların etrafını dolaştık hava kararmaya yüz tuttuğu için ayrıldık , Ani’deki eserler daha geniş vakitte tümü ve detaylı şekilde gezilebilir. Gerçekten etkileyici ve anlamlı mekanlar.

Akşam namazı vaktinde Kars’a döndük , Kars malum olduğu üzere Caferi mezhebinden vatandaşlarımızın yaşadığı bir şehir , bir Caferi camisini merak ediyorduk.Kars Işıklı Camii’ne gittik. Camii Osmanlı mimarisi ile yenilenmiş ve büyük bir camii. Camiye girdiğimizde yabancı olduğumuzu anlayan bir amca bizi bilgilendirdi , muhabbet etti.Son derece güzel karşıladı ve hoş bir sohbet oldu.Namaz’ın kılınma şeklini anlattı , onların yatsı namazını cem edeceklerini ama bizim etmeyebilecegimizi belirtti.Nitekim biz yatsıyı kılmadık.

Ezan ve kamette bazı değişik ekler var.Cami’de kıble kısmında Allah ve Muhammed isimleri yazılmış , diğer Hulafa-i Raşidin Efendilerimiz isimleri yok. Sadece Hz.Ali , Hasan , Hüseyin , Fatıma annemiz ve bazı isimler var ( Hz.Ali ve Hüseyin Efendimizin çocukları olabilir )

Secde kısmına taş koyuyorlar , secdeye eğilemeyenler için sandalye camilerimizde sık görülen bir uygulama oldu fakat burada secde için sandalye önüne birde yüksek rahle benzeri masalar konmuş , cami içinde ilginç bir görüntü oluyor.

Akşam namazı şii tarzı sarık ve cübbeli bir imam tarafından kıldırıldı.Namazda eller bağlanmıyor , imam bütün rüku , secde ve tahiyatta namaz dualarını sesli okuyor. Fatiha ve zammı sure haricinde okunan dualar ve tesbihat farklılık arz ediyor. Namaz sonunda başı çevirerek selam verilmiyor.Namazda benim hissettiğim , toplu bir dua yapılıyormuş izlenimine kapıldım.( Nitekim namazda bir duadır ) Bizde ise malumdur camide daha disiplinli bir namaz kılınır.Oldukça farklı bir deneyim oldu.Dini değerlendirme yapmıyorum ama insanların bir birini bilmesi lazım bunun asla zararı yoktur aksine faydası vardır.

Gezi kısmını bitireyim de biraz yeme içme ve sosyal hayata değinelim.Akşam şehir sokakları yaya dolaşıp şehri gördük , şehir küçük bir şehir olduğu olduğu için aynı yerden birkaç kez geçiyorsunuz.Sanırım Rus yapısı binalar kamu binaları olarak kullanılıyor.
Pazar sabah namazını Evliya Camii’nde kıldık.Cemaat camilerde az maalesef Kars’ta , Harakani Hazretleri’ni tekrar ziyaret edip gezi kısmımızı sonlandırdık.Fazla vaktimiz olmadığı için Sarıkamış ve Çıldır Gölüne gidemedik oralarda yaklaşık 50 km’e kadar Kars merkeze.
Cumartesi öğle yemeğini internetten edindiğim bilgilerle Kars Hanımeli Lokantası’nda yedik.Burası geleneksel ev yemekleri yapan bir lokanta.Kaz yemeyi akşama bıraktığımız için burada ev yemeklerinden pitiyi denedik.Piti kuzu incik ile yapılan bir yemek tabağa önce lavaş kırılıyor , üstüne salçasız haşlanmış nohut ve suyuyla birlikte haşlanmış kuzu incik konuyor.Hanımeli lokantasında yediğimiz piti oldukça lezzetliydi.Akşam ise Kazevi’nde denediğimiz piti ise o kadar lezzetli değildi.Hanımeli Lokantasında Hangel adı verilen etsiz bir mantı denedik , mantı yufkasının kare şekilde kesilip üst üste konduğu sarımsaklı yoğurt ve karamelize edilmiş soğan konan bu yemek tahminimizin ötesinde lezzetliydi.Yine akşam Kazevi’nde denediğimiz hangel de hanımeli lokantası kadar lezzetli değildi.Bizim gafil konak dediğimiz ama gafıl konak diye isimlendirilen bir tatlı daha denedik.Zencefilli , tarçınlı ilginç görünümlü bir tatlı fakat pek damak tadımıza hitap etmedi.
Akşam ise Kars Kazevi Lokantasında kaz etini denedik, kaz pahalı bir yemek , internette tadının çok aromatik olduğu söyleniyordu şahsen daha öncede hiç kaz eti deneyimlememiştim ama beğendim , kaz etini Kazevi lokantasında , piti ve hangeli ise hanımeli lokantasında yemenizi tavsiye ederim.Kazevi Lokantasında umaç helvası adı verilen bir tür un helvası da yedik , un helvalarına benzeyen bu tat lezzetliydi , Konya usulüne göre içinde un kısımları pütür pütür bırakılmıştı.yenilmesini tavsiye ederim.
Kars hareketli bir şehir , az nüfusuna rağmen sokakları canlıydı.Şehirde bir çok cafe de canlı müzik vardı.Canlı müzik olmayan sakin bir yer için yeni tür kahve çeşitleri bulunan bir cafeye oturduk.
Tabii unutmadan geçmeyelim Kars kaşar peyniri ile ünlü bilhassa kekikli kaşar çok hoşumuza gitti.Bu tür alışveriş yapılabilecek dükkanlar şehirde kolayca ulaşılabilecek şekilde.
Pazar günü kahvaltıyı ise sabah namazı çıkışı bir dostumuzun evinde yaptık.Kahvaltı içinde kendisine buradan teşekkür etmiş olalım.
Kars gezisinden şahsen keyif aldım , uçak yolculuğu da olunca esasında oldukça uzakta olduğumuzu da pek hissedemedim.Şehir gidilip , görülmeye değer , tabii karlı havalarda nasıl bir hal alıyor görmek gerekebilir.Sarıkamış ve Çıldır gölü de eklenebilir.Bir gezi sadece gezmek tozmak , yemek içmek için yapılmaz gitmişken o şehirde bulunan bir manevi , tarihi büyüğün hiç olmazsa mezarını ziyaret etmek , dost , ahbap varsa ziyaret edip hediyeleşmek gerekir.
Nacizane Kars notlarımız bu şekildedir.Gezilerde planlı hareket etmek ve önceden hazırlanmak işleri kolaylaştırır ve zamanlama sorunu yaşamamanıza sebebiyet verir.Kars’a gidecekler için fikir vermek amacıyla da sizlerle paylaşmak istedim.18.10.2017

Mehmet Emin Başalp

ANADOLU KANUNU

images (5)

 

ANADOLU KANUNU

Anadolu Kanunu diye bir kanun olmaz tabii fakat Anadolu’nun küçük şehirlerini kalkındırma , nüfus dengesinin yeniden sağlanması ve iskan politikasınıda içine alan yeni bir mali , iktisadi , tarım , nüfus , kültür şehirleşme ve güvenlik konularını içeren bir dizi kamu reformu yapılması gerekmektedir.

Türkiye’de nüfus hızla büyükşehirlere akmakta ve Anadolu ıssızlaşmaktadır.Bu duruma ilişkinde Bizans ve Osmanlı tecrübeleride vardır.Anadolu’nun güçsüzleşmesi , her açıdan kuraklaşması devletleri sarsmıştır.

Bugün İstanbul nüfusunun Tekirdağ , Kocaeli ve Sakarya ile birleşik halde devasa rakamlara ulaşması Ankara , İzmir ,Bursa , Antalya , Adana vb nüfuslarının hızla artması ve nüfusun belli bir yere aşırı birikmesi şehirleşme , imar , kirlilik , trafik , ulaşım gibi çok sayıda sorun doğuruyor.

Deprem riski altındaki bu şehirlerde sanayi ve yoğun nüfus , artan suç , güvenlik sorunlarınıda beraberinde getiriyor.

Bu şehirler kendi çevresinden gıda temini de sağlayamadığından uzak şehirlerden gıda ve su temini sağlanıyor.

Aşırı nüfus nedeniyle şehir kimliği bozulmakta buda ciddi bir kültür ve medeniyet yozlaşması oluşturmaktadır.Kuraklaşan Anadolu şehirlerinde de sosyal hayat ve yerel kültür can çekişmektedir. Ucuz , kimliksiz bir kültür her tarafı sarmaktadır.

Sanayi , ticaret ve tarım kalkınma ajansları yanında milli kültürü kalkındırma ajanslarıda kurulmalı. Kültürümüze dair yerel gelenekler ( halıcılık , halk müziği vb ) desteklenmeli , yaşatılmalıdır.

Sözü uzatmamak lazım , bir takım teşviklerle bu durumun değişmesi çok yavaştır.

Bir takım sert tedbirlere ihtiyaç vardır.

Ülkedeki petrol ürün fiyatları değişmelidir.
İstanbul en pahalı benzini kullanırken , Kırşehir en düşüğünü kullanabilmelidir.

İnternet , elektrik , su , telefon hizmetleri düşük nüfuslu yerlerde ucuz , büyükşehirlerde pahalı olmalıdır.

Büyükşehirlerde nüfuslarına göre kademelendirilip herhangi bir adaletsizliğede sebebiyet verilmemelidir.

Tarım ve hayvansal ürünün karşılanması sıkı denetime bağlanmalı , her şehirden her şehire tarım ürünü transferi izinle olmalı , tarımsal üretimin düştüğü şehirlerde üretim yeni pazarlara sevk yoluyla canlandırılmalıdır.

Ülkemizde yetişen yerli ürünler teşvik edilmeli , Amasya elması duruken bütün marketleri Arjantin yeşil elmasının sarması gibi tek tip gelişmeler önlenmelidir.

Emekli maaşları , sgk primleri nüfusa dayalı şekilde kademelendirilmelidir. Bu şekilde düşük nüfuslu yerlerde yaşayanlar avantajlı hale getirilmelidir.Tabii göstermelik ikametgah aktarımı gibi şark kurnazı uygulamalarada fırsat vermemek için yaptırımlar sert olmalıdır.

Her ne kadar Büyükşehir yasası ile köyler mahalle olsada tarım reformu elzemdir. Arazi bölünmesini engelleyici yasalar yanında ilerde tüm tarım arazilerinin devletin olacağı kullanımının çiftçiye devredileceği sistemin zemini oluşturulmalıdır.Zira ekilmeyen ve bakımsız araziler sorunu tarımsal üretimi düşürmektedir.

Tarım arazilerine inşaat yapımı sınırlandırılmalıdır.

Yıllardır devam edegelen turizm politikası değiştirilmeli , turizm şehirlere çekilmeli , şehir ekonomisine katkı sağlamalı.

Kıyılarımızda devasa büyüklükte otel inşaasına izin verilmemeli , turizm gelirlerinin yerli işletmecilerde kalması sağlanmalı , yabancı turizm işletmelerinden yüksek vergi alınmalıdır.

Ciddi bir ağaçlandırma seferberliği ile ülkemizde yeşil hatların oluşturulması , köylerin etrafının yeşillendirilmesi , bakımı sağlanmalıdır.Askerlik yapanlar , üniversite öğrencileri , kamu personeli ağaçlandırma çalışmalarına sevk edilmelidir.

Anadolu’da bürokratik sistem basitleştirilmeli , küçük ilçeler , adliyeler kapatılmalı , klasik kaymakamlık teşkilatları yerine daha etkin olacak tarım , orman ve kültür teşkilatları yapılandırılmalıdır.Bu işlerin ekonomik getirisi koordine edilmelidir.

Tarihi şuurun artması için Anadolu şehirlerinde değişik katılımcı portfoyü ve etkinliklerle , etkin ve kalıcı faaliyetler yapılmalıdır.

Cumhuriyetin kuruluşu Ankara’da , İstanbul’un fethi İstanbul’da , Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşu Konya’da , Çanakkale Zaferi Çanakkale’de büyük etkinliklerle anılmalı. Söğüt’te , Malazgir’te , Sarıkamış’ta , Maraş’ta , Antep’te , Urfa’da , Samsun’da müsamere havasından çıkmış anmalar gerçekleşmelidir.

Erzurum , Sivas , Malatya , Kayseri , Konya , Isparta , Alanya vb şehirler Selçuklu kültürünü koruma şehirlerleri ilan edilip mimariden sanata bu akım tüm halka benimsetilmelidir.

Amasya , Manisa , Bursa ,Edirne , İstanbul şehirleri Osmanlı mimari ve kültürünü yeniden diriltmelidir.

Hz.Mevlana , Yunus Emre , Hac-ı Bektaş-ı Veli , Somuncu Baba , Ahi Evran , Akşemseddin Hz’leri , Şeyh Şaban-ı Veli gibi Anadolu’yu mayalayan maneviyat önderleri turizm ve reklam kaygısından uzak etkinliklerle anılmalı , yaşatılmalı. İnsanların yeniden bu öğretileri öğrenmek ve anlamak için dünyanın her tarafından gelmesi , ağırlanması sağlanmalıdır. Basit müzecilik , ilginin günden güne azaldığı anma töreni , ucuz çin malı hediyelik eşya satma anlayışından kurtulmak gerekir. İnsanların sadece mezar ziyareti ile bu şehirlerimize gelemeyeceği düşünülerek geldiği bu şehirde derinlemesine bu öğretinin etkisine girmesi sağlanmalıdır.Bu şehirler birer cazibe merkezi haline getirilmelidir.

Anadolu şehirlerinin lojistiği için her türlü kara , hava , demiryolu ağı kurulmalıdır.

Eğitim kalitesinin düşmemesi için küçük yerleşim yerlerinde görev yapan öğretmenlerin ücretleri anlamlı şekilde artılmalıdır.Lise kalitesi artırılmalı her ilde eşit eğitim ve eşit öğrenci kalitesine sahip prestijli liseler kurulmalıdır , nüfus taşınmadan kaliteli bir eğitimin yolu bulunmalıdır.

Tv yayınları , yayınlar , diziler , filmler ile Anadolu’da yaşam özendirilmeli , insanların memleketlerinde üreterek ve yaşayarak daha mutlu bir yaşam sürdüğü , büyük şehirlerde göç , trafik , stres ve yozlaşmadan kaynaklı olumsuzlukları konusunda bilgilendirilmelidir.Kalabalık şehirlerde kaybolan hayat gailesi içinde boğulan nitelikli insan kaynağının daha rahat bir ortamda daha fazla sanatsal , sportif ve kültürel gelişim sağlayabileceği farkındalığı oluşturulmalı.

Küçük şehirlerdeki serbest meslek erbabının ( avukat , mimar , mühendis vb ) kazancının belli bir düzeyde olması için yaptığı işlemlerden tahsilatın peşin yatırılacağı ve belli bir havuzun olacağı ve belli bir payın dağıtılacağı bir sistem kurulmalıdır.

Şehirciliğe karşı değilim , şehir medeniyettir. Köylülük ise geriye gidiştir.Amacım Anadolu şehirlerinin yaşam sorunu yaşamaması , nüfus birikmesinin önlenmesidir.

Büyükşehirlerde , büyükşehir ruhuna uygun her türlü yapı ve hizmet illaki yapılacaktır.Büyükşehirlerdeki parktır , yapılaşmadır vb bu tip konular yazımızın amacı dışındadır.

Bir köylü kalkınması gibi insanları tarım faaliyetlerine sevk etmek ve köyü kutsamakta yanlıştır.

Nüfus Anadolu şehirlerinde kaldığı müddetçe kırsal kesimle irtibat artacağından köylerde ıssızlıktan kurtulacaktır.Bugün ulaşımın artması ile insanların haftasonunu köylerde geçirmesi , tarımsal üretim yapması pek ala mümkündür.Kayseri merkezde oturanın Kayseri’deki köyüne arada sırada gitmesi , İstanbul’dan , İzmir’den gitmesinden hayliyle daha kolaydır.Bu gibi orta ölçekli şehirlerde de her türlü eğitim , sağlık , kültür ve sosyal donatılarda mevcuttur.

Ülkede sanayi ve ticaret tabiki belli alanlarda yoğunlaşmıştır bunlarında çeşitli sebepleri vardır , kısa sürede değişmeside ütopiktir fakat hareketlenen Anadolu’ya daha sonra sermayeninde ilgi göstereceği açıktır.

Anadolu’nun müteşebbis ruhunun canlandırılması , teşvik edilmesi , kalkınması için heyecana ihtiyaç vardır. Merhum Erbakan hocanın ” Bir şey istiyorum , heyecan , heyecan , heyecan ” dediği gibi Anadolu şehirlerde başlayan ve gelişen milli muhafazakar siyaseti , büyükşehirlerin kozmopolit sitelerinde , sokaklarında , cafelerinde kaybetmeyelim.

Bu konformist bakış açısı , tek tipe dönüşmüş çevrede yetişen , yerli figürlerden , dekorlardan uzak , yerel şiveye dahi aşina olamayan nesil ilerde bir birine benzeşmiş Avrupa gibi ancak kendi bireysel çıkar ve taleplerini düşünen koca bir kalabalığa dönüşür. Anadolu’nun safiyeti bozulur.
Mehmet Emin Başalp