ÇOCUĞUN CİNSEL İSTİSMARI SUÇU MESELESİ
Gündeme geldiği için yazma mecburiyeti hissettiğim ama yazarken ve bu konuları konuşurken son derece itinalı bir dilin kullanılması gerektiği bu suç kapsamında gündemde yeni yasal düzenlemeler yapılması ihtimali belirmiştir.
Yazı iki kısımdan oluşacaktır , bu suç nedir ? tarihi ve hukuki gelişimi nasıldır ? Yeni gelişmeler ışığında bilhassa ispat ve yargılama hususunda yeni düzenlemelerin suçu azaltabileceği , toplumu tatmin mi edeceği yoksa farklı sorunlara da yol açabileceği mi ? değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Çocuk olduğu için cinsel istismar kelimesi toplumda infial olmaması için kullanılmakta olup esasında çocuğa karşı zorla ( cebren ) cinsel ilişki ? ve fiileri kapsamakta olup genel anlamda eski ceza hukuku ayrımlarında müstakil bir suç olarak gelişmemiş ırza geçme suçu kapsamında kadimden beri bilinen ve cezalandıran oldukça çirkin bir suçtur.
İslam hukuku kapsamında ırza geçme suçunun vasfı konusunda değişik görüşler ve içtihatlar bulunmaktadır.Bu konular derinlemesine uzmanları tarafından değerlendirilmesi gerekmekte olup ırza geçme suçunda mağdurun yaşı hususu bir cezalandırma kriteri değildir. Bu suçun zina kapsamında değerlendirilerek bu cezanın verilmesi gerektiği yönünde veya olmadığı yönünde de görüşler mevcuttur. Tarihi gelişimde ırza geçme suçu , zina suçunun ispat zorluğu , failin muhsan ( başından geçerli bir evlilik geçen kişi ) veya bekar oluşunun cezaya tesiri gibi nedenlerle genelde tazir cezaları kısmında yer almıştır.
( Şahsi yorumum İslam ceza hukuku doğrultusunda cebren cinsel ilişkinin zina ile birlikte değerlendirilmesinin mümkün olmadığı görüşüne katılıyorum.Zira İslam nesli korumayı temel amaçlarından kabul eden bir din olup karşılıklı rızaya dayalı cinsel ilişki olan zina toplumu ve aileyi ifsad edeceğinden şiddetli bir ceza ile cezalandırılmış fakat ispat ve muhakemesi zor şartlara bağlanmıştır , daha istisnai bir durum olan cebren cinsel ilişki ise daha kolay bir ispat ve cezalandırma sağlanması için tazir kısmında yer alması gerekir.Ayrıca bu suçun işlenişindeki ağırlık derecelerine göre kademelendirilmesi de böylece mümkün olabilir. )
Osmanlı Padişahlarının kanunnamelerinde zina ve ırza geçme gibi suçların cezalandırılmasına yönelik çeşitli hükümler vardır. Zina ile ilgili para cezaları olduğu gibi ırza geçme ile ilgili failin cinsel organının kesileceği gibi hükümler yer almış olsa da araştırmacılar bu hükmün uygulandığına dair herhangi bir kayıt olmadığını belirtiyorlar. Osmanlı sisteminde İslam Hukuku ve örfi hukukun birlikte uygulandığı hususu da göz ardı edilmemelidir.
1840 tarihli Ceza Kanunname-i Hümayun’un da bu konuda bir düzenleme yoktur.1851 tarihli Ceza Kanunu’nda bu konuda düzenleme yoktur. 1858 tarihli Fransız ceza kanunu örnek alınan ceza kanunda ise düzenleme vardır. “ Hetk-i ırz edenlerin mücazatı beyanındadır “ başlıklı kısımda özetle bir kadının ırzına geçenin muvakkat kürek cezası ile cezalandırılacağı , yakınlarından biri olursa ağırlaştırılacağı belirtilmiştir. Bu kanunda ilk defa ceza miktarı açısından 15 yaş altı ayrımına yer verilmiştir. 1914 ‘te fail ile mağdur evlenirse cezanın düşeceği eklenmiştir.
Özetlemek gerekirse bu kanunlarda çocuğun cinsel istismarı diyebileceğimiz bir düzenleme yoktur.Esasında dönem şartları itibariyle çocukluğun ne olduğu hususu , evlilik yaşları , yaş hususu gibi nitelendirmeler ayrıca değerlendirilmesi gereken konulardır. Bugünün bakış açısıyla değerlendirilmemesi gerekir.
Modern hukuka temel kabul edilen Roma Hukuku’nda durum ne idi bir bakmak gerekirse Roma hukukunda bir çocuk ayrımı yoktur. Bir dönem mal müsaderesi bir dönem ölüm gibi cezalar verilmiştir.
Cumhuriyet döneminde 1926 tarihli Ceza Kanunu’nda yine 1858 tarihli kanunun tesiriyle 15 yaş sınırı bulunmaktadır.Cezası 5 yıldan aşağı olmayan ağır hapis cezasıdır. Ayrıca cebir vb varsa ağırlaştırılmış hali vardır. Bu hususta maddede yaş küçüklüğü halinde cebrin zaten var olacağının kabulü hususu netlikte değildir fakat doğal olarak olması gerektiğidir. Ayrıca ırza tasaddi denilen daha az cezayı gerektiren ırza geçme denilemeyecek hareketler de daha hafif cezalandırılmıştır.
Daha sonra dünyada da Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne çok sayıda uluslar arası sözleşme kabul edilmiştir.Burada belirtmemiz gereken 18 yaş altının çocuk olarak kabulüdür.
Bu gelişmelerle birlikte cebren cinsel ilişki ile yaş küçüklüğünün olduğu fakat rızaen cinsel ilişkinin varlığı halinde de cezalandırılmasına yönelik hükümler yönünden düzenlemeler gelişmiştir. Avrupa’da çeşitli yaşlar 14,15 ,16 gibi yaş üstü ve yaş altı cebren cinsel saldırı cezaları ayrımı yapılıp bu yaş sınırı altında cezalar ağırlaştırılmış ve fiilin niteliği hususu da ayrı bir değerlendirme konusu olmuştur.
Tüm bu gelişmeler kapsamında toplumda infiale neden olabilecek hadiseler yaşanması toplumsal duyarlılığı artırmıştır. Bu hadiseler yaşı son derece küçük çocuklara karşı cebren gerçekleştirilen cinsel saldırılardır. Tarihi gelişime bakarsak geçmişte insanların aklına gelmeyecek hususular , modern dünyanın da getirdiği ( pornografk çağ , bu husus göz ardı edilmemelidir ) hastalıklar , sapkınlıklar , psikolojik etkenler ve tesirler , uyuşturucu madde kullanımı ,geç evlilik , cinsel sorunlara karşı danışmanlık ve bilgi eksiliği gibi nedenlerle akla gelmeyecek çok kötü hadiseler yaşanmaktadır. Bu sebeple kanuni düzenlemelerin içerikleri değişmektedir.
Mağdurun ve yakınlarının yaşadığı ağır travma da düşünüldüğünde tespitinden , cezalandırılmasına kadar son derece hassas bir süreçtir , bu konu sadece adli kurumları değil her türlü psikolojik destek vb de gerektirdiği için çok ayaklı olmak zorundadır.
Meseleye yine hukuk yönünden bakmak gerekirse bu suçun en önemli konularından biri ispat hususudur ve işlenen fiilin niteliğine uygun ve caydırıcı cezanın verilmesine ilişkin tartışmalardır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında bu suç genel itibariyle 103.madde de düzenlenmiştir. Bu maddeye ilişkin tartışmalar cinsel istismara ilişkin davranışın niteliği üzerinedir , cinsel ilişki ? temas veya temas olmayan durumlarda aynı ceza mı verilecektir. Sarkıntılık nedir ? Yargıtay’ın vücut bütünlüğüne karşı teması aranması gerektiği yönünde kararları vardır , madde de vücut bütünlüğü ihlal edildiğinde daha ağır bir ceza verilmesi de düzenlenmiştir.Ağırlaştırılmış hallerinden hukuk tekniği açısından ( iştirak , içtima ) ifa şekillerine ilişkin bir çok düzenleme yer almaktadır.
Ne Yapılmalı ?
Bir hukukçu olarak , ceza hukukunda da fazla bilgisi ve uzmanlığı olmayan bir kişi olarak sadece tavsiye beyanında bu hususta birkaç kelam etmek istiyorum.
Ceza kanunundaki düzenlemenin kötü olduğunu düşünüyorum.Öncelikle bedensel ve ruhsal gelişimini gerçekleştirmeyen ve hatta 18 yaşından küçük tüm çocuklara karşı insanlık dışı hareket olarak dahi değerlendirilebilecek nitelik ve ağırlıkta cinsel amaçlı vücut dokunulmazlığını ihlal , cebir şiddet , zorlama , yaralama , ruh ve beden sağlığını bozma , eziyet , işkence vb hal ve hareketler ile cinsel saldırı gerçekleştiren kişiler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu müebbet hapis cezasına kadar gidebilir mevcut kanuni düzenlemelerimize göre. Ayrıca ek tedbirler vb de düşünülmelidir. Bu suçun tanım hususunda ve başlığında da insanlık dışı işleniş biçimine ve amacına vurgu gerekmektedir. Nitekim ülkemizde ne yazık ki son yıllarda bu hususta vahşi denilebilecek çok çok küçük yaşta çocuklara karşı bu hadiseler yaşanmıştır. En ağır şekilde cezalandırılmaları toplumsal bir beklentiye dönüşmüştür.
Cinsel saldırı fiili denilmeyecek hareketlere ( çeşitli psikolojik vb kriterler de dikkate alınarak ) yaş ayrımı yapılması gerekir. Küçük yaşlar için daha ağır ceza verilmesi gerekmektedir. Bu hareketleri yukarıdaki fiillere dahil ederek toptan cinsel istismar olarak değerlendirmek orantısız bir cezaya yol açar. Ayrıca basit nitelikte cinsel istismar hadiselerinin büyütülmesi toplumda kaotik bir anlayışa ve karamsarlığa sebebiyet verir.Güven duygusu yok olmaya başlar.
Sarkıntılık denilen husus küçük yaşta çocuklara karşı geçerli olabilecek bir fiil olmayıp 15 yaş üstü için değerlendirilmelidir.
15 yaş altı rızaen cinsel ilişki ile 15 yaş üstü rızaen cinsel ilişki hususu da ayrı bir maddede düzenlenip bu hususa karıştırılmamalıdır.
Neden net ayrımlar yapılması ihtiyacı vardır ? Toplumda infialler yaşanıyorsa polis , savcı , hakim , avukat , uzman , bilirkişi vb tesir altında kalmasını sağlayacak psikolojik etmenler vardır.
Esasında kanunun tam amacı şu olmalıdır mağduru ve toplumu bir nebze tatmin etmek , bu suçu azaltabilmek ve önlemek , faili cezalandırmak ama aynı zamanda failliğinde net tespitine imkan tanıyacak ve ayrıca mağduriyetlere sebebiyet vermeyecek düzenlemeler oluşturmak olmalıdır.
Bu suçun soruşturulmaya başlaması ile toplumsal olarak fail üzerinde de önemli sonuçlar doğacaktır. Cinsel istismar konusunda fiilin niteliği ve failin kimliği hususunda netlik olmaması halinde yaşanan en büyük zorluğun ispat olduğu hususu göz önüne alınırsa fail yönünden mağduriyet oluşturabilecek ağır düzenlemelerde yapılabilir. Bu suçun bir iftira mekanizması haline getirilmemesi de gerekmektedir.
Burada mağduru korumak ve bu suçu azaltmak amaçken faile odaklanmak eleştirilebilir. Fakat bu suçun bir vahşet ve sapkınlığa dönüşen cinsel saldırı fiillerin hafif dereceli fiillerle birlikte değerlendirilmesinin bazı sakıncaları vardır.
Ülkemizde çalışan kadınların sayısı artmakla birlikte evde veya kreşte çocuk bakımı artmıştır , çocuklar okullarına servisle gitmektedirler , okullarımızda milyonlarca çocuk vardır ,kimsesiz ve korunmaya alınmış çocuklarla ilgili kurumlar vardır , yatılı okullar vardır , çocuklara ilişkin eğitim , spor vb veren kurs , klüp vs vardır.Yani milyonlarca çocuğun toplum içinde gözetim , eğitim ve gelişimi ile ilgilenen milyonlarca da kişi ve kurum vardır , burada çalışan kişileri de töhmet ve baskı altında tutacak düzenlemelerde yapılmamalıdır.
Bu hususlar son derece hassas şekilde soruşturulmalıdır. Basın son derece hassas bir dil kullanmalıdır.
Bu suçların önlenmesinde tedbir almak hususu daha önemlidir.Her tedbiri burada sayamayız. Bu uyuşturucu ile mücadeleden tutun genel eğitimlere kadar , güvenlik kamerasından tutun eğitim kurumlarının dizayn ve yöntemine kadar çok çeşitlilik içindedir.
Bu suç sadece ülkemizde değil dünyada da takip edilen bir suçtur , dünya gündeminde yer almış , sinemaya dahi konu olmuştur , çocuk ıslah evlerinden , Amerika kiliselerine vb yaşanmış çok sayıda çocuk istismarı hadiseleri vardır . Toplumsal , sosyolojik , psikolojik , tıbbi bir çok analizde bulunmakta olup bu hususlar titiz , dikkatli , gözden kaçmayacak , amansız bir takiple ama büyütülmeden takip edilmelidir. Oscar ödüllü bir film olan “ Spotlight “ nasıl bu konuyu sinemaya aktarırken özenli bir dil kullandıysa bu örnek alınmalıdır. Filmlere , dizilere başından bu tür olaylar geçmiş karakterler konu edilerek dramatik reyting sömürülerine izin verilmemelidir.
Suç ve suçlulukta mücadelede bilimsellik , hukukilik ve yeni gelişmelerin temelinde anlayış ve soğukkanlılığı da ülkemizde geliştirmeliyiz.İdam cezası uygulanacaksa da aynı şekilde , başka cezada uygulanacaksa aynı şekilde olmalı fakat duyarlılık adı altında çeşitli toplumsal kasıt ve projelere imkan vermemeliyiz.
Mağdur korunmalı fail en ağır cezayı almalı ama kadına şiddet hususunda duyarlılığın aile kurumuna verdiği zarar gibi bu hususta da toplumsal güvenin zedelenmesine , eğitim , öğretim , bakım , gözetim işlerinde çalışan kişilerin haksız ithamlarla karalanmasına veya hayatların kararmasına yol açacak düzenlemelere , ahlaki düzenlemelere adeta cephe almış seküler militanizme , örf , adet ve geleneklerimize aykırı hal ve tavırlara sebebiyet verecek yeni davranış kalıplarına yönelik söylem ve uygulamalardan uzak durulmalıdır. İnsanları akrabalarından , komşularından , dostlarından koparacak mesafe koyacak bir toplum anlayışına itecek algılardan uzak durulmalıdır.Ülkemiz şartları iyi analiz edilmeli ona göre cezalar ve yöntemler geliştirilmeli ithal düzenlemelere karşı son derece dikkatli olmalıyız. 26.02.2018
Mehmet Emin Başalp
��X*��