NE BEKLİYORUZ
Suudlu gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın , İstanbul Başkonsolosluğun’da öldürülmesi ile Suudi Arabistan dünyanın gündeminde.
Uluslarası İlişkiler konusunda uzman değilim fakat yurt dışı deneyimim olarak gördüğüm tek yabancı ülke umre sebebiyle Suudi Arabistan. Birazda okumalarımında etkisi ile Suudi Arabistan’dan ne bekliyoruz sorusuna şahsım ve herkes çok rahat cevap bulabilir.
Suudi Arabistan , Osmanlı hakimiyetindeki Arap yarımadasının medeniyetten uzak , uzun yıllar devlet hakimiyetinden bile uzakta kalmış herhangi bir doğal ve kültürel zenginliği olmayan orta kısmı olan Necid’de ortaya çıktı daha sonra hasbelkader devlet düzeni olan Hicaz bölgesindeki Hicaz Emirliği’nide ele geçirerek şimdiki Suudi Arabistan devleti ortaya çıktı.
Hicaz emirlerinin hatıralarına bakarsak ne kadar vahşi şekil ve yöntemlerle bu bölgeyi ele geçirdiğini ve ardına hangi güçleri aldığını da görebiliriz.
Yağma ile geçinen bir topluluğun ve idarecilerinin kurduğu devletten ne bekleyebiliriz.
Suud , her ne kadar Müslümanlar için kutsal beldeleri elinde tutsada tüm müslümanları kucaklayan veya bu amaca yeltenen , maddi imkanı ile yardımlara koşan bir ülke olmaktan çok uzaktır. Dünyada bugünde varlığını sürdüren ulus devlet ideolojisinden de bilinçsiz şekilde etkilenmistir. Arap milliyetçiliği ve daha doğrusu Arap asabiyeti ile şekillenen bir devlet olduğundan tüm müslümanları kucaklayıcı bir politikası olmadığı gibi araplar arasında da ayrımcı ve acımasızdır. Bu nedenle ortadoguda kendi ırkdaşlarının bile menfaatini bu asabiyet nedeniyle sahiplenmemektedir. Cahiliyye döneminde olan Ukaz panayırı gibi hususları bile canlandırması bir tür ulus devlet anlayışı olusturma çabalarıdır. Fakat ne kadar çabalasada yanlış kulvarda koştuğundan bu alanda bir adım ilerlemesi mümkün olmadıgı gibi geriye de gitmektedir.
Suudi Arabistan idarecileri aynı zamanda Vahhabilik denilen din yorumununda takipcisi ve yayıcısıdır. Bu son derece katı inanç sistemi her ne kadar itikadi ve fıkhi sıkıntılarda olsa özel yaşam alanında tolare edilebilecekken bunun bir ideoloji ve siyaset haline getirilmesi Suudi Arabistan’ı diğer müslümanları dışlayan ve ayrıştıran bir yapıya çevirmistir. Batılıların terör tarifini kabul etmesemde radikalizm denilen fikir , kisi ve örgütlerin buradan zuhur etmesi bunun göstergesidir. Bin Ladin , 79 Kabe Baskını gibi hadiseler bu konuda fikir verebilir.
Suud ayrıca İslam ülkelerinde radikal akımları finanse etmekte ve hatta terörize eylemlere teşvik etmektedir.Dünyaya sunmuş oldukları tek fikir budur.
Saygın bir İslami eğitim sistemine de sahip olmamakla birlikte Suud Başmüftüsünün bile dünya düzdür gibi iddilarını öne sürdüğü bir dini anlayış vardır.Mevzu detaylı belki kendi inanç sistemi icinde tutarlıda olsa bu tip iddiaların ne kadar sakil kaldığı ortadadır.Dini bilimler haricinde de herhangi bir ilmi gelişim yoktur.
Suudi Arabistan’a yön veren idarecilerin bedevi zihniyetli olmasıda her türlü alanda kendini göstermektedir. Ülkede kurumsal hic bir yapı olmadığı gibi ne mimaride , ne sosyal yaşamda ne kültürde herhangi bir incelik ve estetik yoktur. Tamamen rastgele anlayışla ve kabalıkla olusturulan her türlü yapı oldukça ilkeldir , plansızdır.
Suudi Arabistan bu ilkelliginin yanında petrol ilede zenginleşmiş bu zenginlikte olabildigince görgüsüzlük ve şatafata dönüşmüştür. Kendilerine saygıyı parayla oluşturan bu devletin idarecilerinin gezi ve harcamalarını herkes istihza ile izlemektedir.
Ülkede ordu , polis , bürokrasi vb lakaytlık ve keyfilik içinde olup olağanüstü her türlü siyasi , ekonomik , sosyal , afet ve kriz hallerinde beceriksizligin zirvesinde tavır ve davranışlar içindedirler.
Suudi Arabistan mutlak monarşi ile yönetilmektedir. Kraliyet rejimleri içinde bile pek rastlanmayan bir sekilde hanedan ailesinin bile bakanlık , valilik , komutanlık ve üst düzey bürokratlık yaptığı akıl dışı bir siyasi yapı vardır.
Misal Çin’de tek partide olsa uzman bürokratlar vardır. Monarşi olan ülkelerde bir tür istişare mekanizması , otoriter rejimlerde ise bir sistem arayışı vardır. Suudi Arabistan zengin , kaba güce dayalı ama devlet aklından yoksun sırtını küresel güçlere dayamak suretiyle zorbalıkla idare edilmektedir.
Ülkede herhangi bir sivil girişim , siyasi fikir ve oluşum , basın hürriyeti yoktur. Ekonomik sistem idarenin haraç alacağı bir sistemle inşa edilmiştir.
İnsanın kıymeti yoktur. % 60’lar seviyesinde bir okuma yazma oranı vardır.
Suudi Arabistan’ın imajıda oldukça kötüdür. Mesela İran’da batılı ülkelerce tehdit görülmekle birlikte kültür ve medeniyeti hayranlık uyandırır. Mısır batılıların ilgisini çeker. Japon ve Korelilerin barışçıl imajı dünyada takdir görür.Suudi Arabistan tüm bunlardan yoksundur aksine nefret uyandırır.
Suudi Arabistan bir devlette olması gereken her şeyden yoksundur. Böyle olduğu içinde yabancı bir ülkenin konsolosluğunda herkesin gözü önünde vahşi cinayetler işleyebilmektedirler. Suudi Arabistan’a bakınca gerçekten evet ne bekleyebiliriz ki ifadesini herkes rahatlıkla kurabilmektedir.
Suudi Arabistan’ın bu çağ ve akıl dışı faaliyetlerine ilgimizin sebebide dünyada İslam inancına vermiş oldukları zarar nedeniyledir. Müslümanların kıblesinin bulunduğu , peygamber Efendimizin kabrinin bulunduğu ,ilahi vahyin nazil olduğu , adaletin , insan haklarının , tevhid inancının dünyaya haykırıldığı bu toprakların bu karanlık ve barbar zihniyetin elinde bulunması son derece üzücüdür. İslam tüm bunlardan beridir.
Suudi Arabistan’ın tüm kodları bu şekilde olduğundan şahısların değişmesi ile de bir değişiklik yaşamasıda mümkün değildir.Uluslarası ilişkiler sistemi nedeniyle sizden de bu beklenirdiyi hic bir devlet diyemez ama şahıslar ifade etmelidirler. Suudi Arabistan var oldukça müslümanların bu devletin şerrinden ve zararlarından korunmak için tedbirli ve dikkatli olmaktan başka yakın vadede çarede yoktur. 10.11.2018
Mehmet Emin Başalp