TÜRKİYE RİSKLER VE GELİŞMELER

2022 Yılı ülkemiz için ekonomik riskler , beklentiler ve gelişmeler yılı olarak ilginç bir yıl olacak.Kovid pandemisi ardından Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle bilhassa dünyada yeniden siyasi ve ekonomik tansiyon yükseldi.

Burada belki bir çok defa yazmıştım eğer kovid yapay bir virüs ise bunun amacı dünyada siyasi ve ekonomik bir değişimdir diye yine mevcut gelişmeler ile dünyada ekonomik ve siyasi değişimler yaşanması için adımlar atıldığı bir vakıa.Bu günümüzde olan bir şey değil bu dünyada her zaman olan bir şey bu dünyanın düzeni böyle fırsatlara gözü açık , tehditlere tedbirli olmak sadece bireylere değil devlet ve hükümetlere de gerekli.

Türkiye olarak pandemi sürecine gelmeden önce bir darbe girişimi atlattık , aynı zamanda Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkemizin terör tehdinin ve sınır güvenliğinin ciddi riske girmesi nedeniyle askeri operasyonlar yapmak mecburiyetinde kaldık. Ülkemize ciddi sayıda sığınmacı geldi.

Batı bloğunun Türkiye’ye karşı ekonomik anlamda bir takım finansal operasyonlarının ardından Trump döneminde yaptırımlar , pandemi dönemi gelişmeleri ve çevremizde yer alan terör tehdidi vb bütçe maliyetlerini  artırırken ekonomik anlamda sıkıntılar baş göstermeye başladı.

Ekonomik anlamda görülen en büyük sıkıntı döviz kurlarının yükselmesi ve ardından enflasyonun hızlı bir tırmanışa geçmesi oldu. Bilhassa kira , gıda ve enerji fiyatlarında artış geniş halk kitleleri açısından ciddi anlamda zorlayıcı olmaya başladı.

Türkiye’nin ihracat odaklı büyümeye yönelik strateji ortaya koyması ile cari açığı kapatmayı hedeflemektedir.

Türkiye’nin önünde dünyada yaşanan sıkıntılar nedeniyle enerji ve gıda fiyatlarında yaşanacak artışlar nedeniyle enflasyon ve tedarik sorunu yaşanacak alanlar bulunmaktadır.Türkiye ithalat istememekle birlikte ithalatta zorlaşmaktadır.

Türkiye’nin ihracatını artırabilmesi için bilhassa Ortadoğu bölgesinde politik ilişkilerimizin iyi olmadığı ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi gerekmektedir.Mesela Mısır bu konuda ilk sırayı alabilir.Mısır küçük bir Afrika ülkesi değil aksine nüfusu 100 milyonu aşan bir ülkedir.

Avrupa ülkelerine de ihracatımızı artırmamız gerekmektedir bu aynı zamanda Avrupa ile de politik anlamda ilişkilerimizin geliştirilmesine bağlı.

İhracatımızı anlamlı şekilde yükseltmeliyiz ki ülkemizi büyütecek ve dünya ekonomisinde ön sıralara taşıyacak bir ivme kazandırmalıdır. Bu süreçler nedeniyle Türkiye’nin milli gelir ve ekonomik sıralamasında gerilemeler yaşaması muhtemel bu sarsıntıları atlatmak için çabuk toparlanmak zorundayız.

Gelelim enflasyonun iç piyasada yaşamı zorlaştırmasına , enflasyon başta fiyat istikrarını bozar ve yukarı yönlü fiyat artışları ile insanların alım gücünü düşürür. Alım gücünün düşmesi ile bazı sektörlerde de daralma yaşanacağı açıktır.

Enflasyon başta gıda fiyatları olmak üzere hane halkını zorlamaktadır. Enflasyonun etkilerini düşürmek en temel gaye olmalıdır.Ülkemizin geçtiği süreç itibariyle lüks denilebilecek bazı gelişmelerden feragat etmemiz olası ama ülkemizin üzerine bir yoksulluk gölgesi düşmemeli.Çünkü bu gölgenin şöyle bir özelliği vardır çalışır çabalarsın elde bir şey kalmaz , umudu ve neşeyi yok eder. Oysa ülkemizin umuda , hırsa , gelişmeye ihtiyacımız var.

Nüfusumuz genç , yaşlandığından şikayet ediyor ve artmasını istiyoruz eğer artmasını istiyorsak çocuklarımızı sağlıklı beslemek zorundayız sağlıklı beslenme için , et , süt , yumurta vb ürünlerin doğal ve kalitelilerine ulaşmak gerekir oysa enflasyon burada kaliteden de taviz vermeyi doğurur. Maalesef enflasyonun en üzücü taraflarından biri insanların kalitesiz ve sağlıksız ürünlere yönelmesidir.

Nüfusumuz genç ve teknoloji çağında teknolojik cihazlara ihtiyacı var bu cihazların ithal olması nedeniyle fiyatlarının aşırı artması erişimi kısacaktır.Bu bir süre beklemeye alınsa bile ihtiyaç şiddeti giderek artacaktır.Bilhassa bilgisayar üretimimizi artırmamız gerekiyor.

Ülkemizde giderek araba almakta enflasyon nedeniyle zorlaşmıştır.Bu konun belki aciliyeti diğer konular kadar yoksa da bu hususa da bir çözüm bulunmalıdır.

Maalesef ülkemizde bugün  kira sorunu vardır.Ülkemizde kırsalda ev , şehirde ev , tasarruf olarak ev , yazlık vb bir çok konut üretimi yapılıyor ama temel anlamda çözüme gitmiyoruz.Üretim maliyetlerinin artması ile insanlara daha küçük evlerin tavsiye edilmesini ben doğru bulmuyorum.İnsanımız geniş ve sağlıklı evlerde yaşamalıdır.Bu sorunu çözeceksek yapısal bir anlamda çözmeliyiz. Sağlıksız şehirleşmeye de son vermeliyiz. Klasik anlayışların dışına çıkmalıyız. Büyük şehirlere nüfus yığılmasını önlemeliyiz. Olaya yeni konut üretilmediği şeklinde bakmamalıyız.Fırsata çevrilecek bir konu varsa bu konuda önemli değişiklikler yapmaktır. Ucuz ve sağlıklı konut hamlesi gelmelidir.Bu bence planlama ile çözülebilecek ve kamu üzerine de yük getirmeyecek bir sistem olmalıdır. Kendi konutunu bir yıl içinde yapmayı taahhüt edene devlet tarafından arsa tahsisi yapılmalıdır. Arsa mülkiyeti ister devlette kalıp yıllık bir intifa bedeli ödenmesi sistemi de olabilir, ister taksitle konut sahibine satılmak üzere bir sistemde olabilir.Bu şekilde kişiler müstakil küçük bir bahçesi olabilecek sağlıklı konutlara kavuşabilirler.İllaki bu konutlar şehrin dışında olacaktır , şehre uzak olacaktır fakat hem kişinin konut ölçüsü ve maliyetini belirleyebilmesi hem de arsa yükü altına girmemesi nedeniyle cazip olup talep görecektir , ister betonarme , ister taş , ister çelik hatta isterse modernize edilmiş kerpiç yapılar bile yapabilir. Tabii bu konutlarda oturmak bir şart olacaktır.Hatta bu konuda sivil toplumla projeler yapılabilir , insanlar toplu şekilde projeler gerçekleştirebilir.

Ülkemiz tarım konusunda güçlü bir ülkedir herhangi bir problem yaşamaz ancak panik halinde problemler yaşanır.Onun için gıda konusunda sağduyu şart , fiyat artışlarından bahsetmiyorum bunlar gıda da inişli çıkışlı seyir izler fakat paniğe kapılmak  son derece tehlikelidir.O nedenle soğukkanlı olup bütçemizi iyi kullanmak ve israftan kaçınmak gerekiyor.Bugün gıdada en temel sorunumuz bana göre israftır.Refah toplumu olmak güçlü olmak anlamına gelmez esasında refah toplumları daha paniğe meyyal ve dayanıksızdır o nedenle kazancımız iyi olsa bile dengeli gıda tüketimi ve israftan kaçınmalıyız.Gıda da paylaşımcı olmalıyız bu hem dinin emridir hem de inanmayan varsa da ahlaki bir erdemdir.Gıda alışkanlıklarımızı sağlıklı olanlarla değiştirmeli ve gereksiz gıda israfından kaçınmalıyız.Bu konuda gerçekten hem kurumlar hem tüzel hem gerçek kişiler herkes hassas olmalıdır. Bu konunun istatistikleri var , Türkiye hiç iyi noktada değildir israf konusunda dünyada önde gelen ülkelerden biridir. Her yere kovid kurallarına uyun uyarıları asıldığı gibi israf uyarısı asılmalıdır. Lokantalarda servis alışkanlıkları değiştirilmelidir. Önümüze gelen yiyeceklerden parça parça alıp gerisi çöpe gitmemelidir. Bakınız fast food eleştirilir ama israf oranı düşüktür. Oysa bizim geleneksel bir takım yemek öncesi meze vb sunumları ile ciddi israf oluşmaktadır.

Toplu ulaşımın kaliteli ve kolay olması da gerekmektedir. Maalesef toplu ulaşımın cazip gelmeme nedenleri vardır.Toplu ulaşımda aşırı kalabalık olması , oturamama , yolcuların birbirlerine verdikleri rahatsızlıklar , saygısızlık gibi hususlar yanında uzun sürmesi , bekleme süreleri gibi dezavantajları olabilmektedir.Onun için daha iyi toplu ulaşım organizasyonları tasarlanmalıdır.Daha doğrusu insanlar şehir içinde uzun yolculuklar yapmamalıdır.Toplu ulaşımda 5 yıl 10 yıl 20 yıl geriye gittiğimizde bugüne ne değiştiği ne gelişim olduğu ölçülmelidir. Şimdi sadece otobüsün modelinin değişmesi bana göre tek başına bir gelişim değildir , yaygınlık , ulaşım rahatlığı , kalabalık olmaması gibi etkenlerde olmalıdır. Yolcuların bir birine saygısı artmalıdır bu konularda pek ölçümler yapıldığını düşünmüyorum hatta iç seferleri bilemiyorum ama mesela şehirlerarası otobüs yolculuklarında kalitenin düştüğünü , yolcu profilinin de problemli hale geldiğini gözlemleyebiliyorum.

Bunun ekonomi ile ne lakası var denebilir ama bence mutluluk açısından etkisi vardır.Şehirlerimizi bir kere temiz tutmalıyız.Şehirlerimizi güzelleştirmeliyiz , peyzajına önem vermeliyiz.Komşuluk , akrabalık ve hemşerilik bilincini geliştirecek programlar yapılmalı.İnsanların mutluğuna vesile olacak buluşmalar , festivaller yapılmalıdır.Çünkü herkes devamlı televizyon , sosyal medya gerginlik ve suç haberlerini okumak zorunda değildir moral ve motivasyonunda iyi olması gerekir. Bir takım ekonomik sorunlar varken bunların sırası mı denilmez aksine sırasıdır insanlar rahatlamalıdır.Çünkü enflasyonlu ortamda insanların kültür , eğlence burada eğlenceden kastım vur patlasın çal oynasın bir vurdumduymazlık değil ailesiyle , arkadaşlarıyla mutlu vakit geçirmesidir harcamaları düşer onun için parklar , kamu alanları ve kamunun desteği ile azalan bireysel harcamalar takviye edilmeli , çocuklar mutlu edilmelidir.

2022 yılının başta enflasyon nedeniyle zorlu bir yıl olacağı öngörülüyor o zaman bazı kararlar alalım.Moralimiz iyi olacak , paylaşımcı ve yardımsever olacağız , her alanda israftan kaçınacağız.Kamu ise insanların daha ucuz gıda , konut ve ulaşımı için projeler geliştirecek.Bunların kimi kısa kimi uzun vadede olabilir ama bir niyet ve hedef ortaya koyup çalışmaya başlamalıyız. İyi günler , kötü günler hiç biri kalıcı değil değişkendir , sünnetullah dediğimiz dünyanın düzeni böyledir etrafımız , şartlar değişebilir ama bizim niyet ve ilkelerimiz değişmemelidir.22.02.2022

 

 

Mehmet Emin Başalp

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir