AB MACERASI NEREYE GİDER
Öncelikle biz bir Avrupa ülkesi miyiz sorusuna cevap arayalım ? Coğrafi bir değerlendirmeyi günümüz sınırlarımız üzerinden , bugünden yaparsak yanılırız , Avrupa kıtasında az bir toprak parçamız olabilir lakin bizim eski sınırlarımız Viyana’ya dolayısıyla Orta Avrupa’ya dayanıyordu.Sınır Komşularımız o zamanki , Almanya , Avusturya , İtalya , Lehistan ( Polonya ) vs idi. Biz yüzyıllarca siyaseten Avrupa’nın göbeğindeydik her gelişmenin , savaşın , barışın tarafıydık. Biz siyasi olarak Avrupa ülkesiyiz , Avrupa denilen o sahanın, o alanın içerisindeyiz. Biz Asya ülkesiyiz , biz Ortadoğu ülkesiyiz gibi bir iddiayı temellendirmek kanaatimce gerekçelendirildiğinde Avrupalı olduğumuzdan çok daha zordur.
Gelelim kültür ve medeniyetimize her ne kadar bir geçiş ülkesi olduğumuz , çeşitli kültürlerden özellikler barındırdığımız bir realite olsa da biz doğuluyuz , bu tartışılması bile abes bir durumdur. Avrupa kültür ve medeniyetinden gelmiyoruz biz ancak onların emperyalizm , modernizm yahut popüler kültür yoluyla dünyanın herhangi bir yeri gibi etkilenmiş ve siyasi , iktisadi ve hukuki etkilerine isteyerek veya istemeyerek maruz kalmışızdır. Her ne kadar benzemeye de çalışsak bu sahada Avrupalı olmamız kesinlikle mümkün değildir , eşyanın tabiatına aykırıdır. Dini , kültürü ve medeniyeti farklı olan milletimizin bu yönden Avrupalı olması düşünülemez.
Siyaseten Avrupalı olmak veya Avrupa siyasi gelişmelerinden etkilenmek , Avrupa Birliği’ne dahil olmayı gerektirir mi ? İzahı tabi bunun uzun , biz yüz yıllardır Avrupa siyasetinin tarafı olmakla birlikte son 200 yıldır kültürel , siyasi ve hukuk anlamında da batılı olma , batılılaşma çabası içerisinde olduğumuz için bu çelişkiyi yaşamaktayız. Çünkü kültürel , siyasi , hukuki her anlamda batılaşmaya çalışan bir ülke neden Avrupa’nın en büyük ve önemli ülkelerinin olduğu Avrupa Birliği’ne katılmak istemesin , kendini onların arasında onlar gibi hissetmesin. Bu kendi içerisinde tutarlı bir istektir veya bir sorudur ayrıca geri kalma düşüncesinin de bizi batılılaşmaya ittiği düşünülürse bu soru daha çok yıllar sorulmaya , tartışılmaya devam edecektir.
Tüm bu batılaşma çabasına rağmen AB’ye katılabilir miyiz ? , AB bizi alır mı ? AB ‘nin bize faydası var mı ? AB ‘nin zararı var mı ? AB salt ekonomik birlik olsa neden kültürel ve siyasi farklılıklar sorun olsun veya askeri bir birlik olsa neden başka kriterler aransın. Demek ki , AB özünde Avrupa değerleri üzerine kurulu bir birliktir bunu kabul etmek gerekir. AB değerleri denilince AB metinlerin de yer alan hukukun üstünlüğü , demokrasi , özgürlük , insan hakları vb gibi hususlar mı anlaşılır. Şimdi bunlar evrensel değerler değil midir ? biz bu değerlere uzağız , uzak kalacağız diye muhalefet etmek mantıklı mıdır ? Sorular soruları getirmekle beraber işin görünen ile görünmeyeni arsında hayli fark olup AB ile uyuşamayacağımız alanlar siyasidir. Bu bizim dini görüşümüzün yansıdığı siyaseti de , bizim milli görüşümüzün de yansıdığı siyaseti , bizim ekonomik , sosyal ve kültürel görüşümüzün de yaşadığı siyaseti kapsar.
Din üzerinden yansıyan siyasi görüşümüz nedir. Bugün AB ülkeleri içerisinde bulunan bütün ülkelerin mezhebi farklıları olsa halkalarının mensup olduğu din Hristiyanlıktır. Türkiye ise Müslüman bir ülkedir.İslam’ın ortaya koyduğu değerler ve ümmet anlayışı AB ile bizim aramızda en büyük engeli teşkil etmektedir. Zaten 200 yıldır bu ülkede en önemli tartışma konusu budur , 200 yıldır İslam değerlerini savunanlar ile batılı değerleri savunanlar arasında amansız bir mücadele ve direnç vardır , bu basit bir mevzu olmadığı gibi bunun nihayete ermesi de mümkün değildir. Çünkü yaşadığımız coğrafya şunu kabul edelim yüzlerce sene Hilafetin merkezliğini yapmış bir coğrafyadır. Hilafetin merkezi olmuş şehir ile hristiyanlığın merkezi olmuş şehri bir araya getiremez bir potada eritemezsin. Bu nafile bir çalışmadır. Çünkü AB değerleri denildiğinde insan hakları , özgürlükler , demokrasi vb adı altında bir çok çalışmada yapsan bir çok alanda benzeşsen çalan 9.senfoni ( AB marşı olarak ) sana o ruhu , o heyecanı vermez , veremez.9. senfoniden kim zevk alıyor ve heyecanlanıyorsa AB değerlerine uyum sağlayan onlardır.
Bizim milli değerlerimizde AB ile uyuşma konusunda bizi zorlar çünkü din üzerinden motivasyonu sadece dini inanç değil aynı zamanda milli duygularda kenetler. Çünkü biz yıkılan bir impartorluğun mirasçısı ve aynı zamanda sevr travmasını yaşamış bir devlet ve milletiz. Bu eski imparatorluk kültürü ve her daim başta batılı olmak üzere düşmanlarımız tarafından vatanımız ve milletimiz üzerinde oyunlar oynanma emelleri bitmeden , AB gibi durağan ve milli menfaatleri törpüleyen ve kısıtlayan bir birliğe sempati oluşması beklenemez.
Siyasal İslam arasında gel gitler yaşansa da AB ve batılılaşmaya en eski ve yaygın muhalefeti bu grup oluşturmuştur. Milli kanatta ise farklı gerekçelerle AB karşıtı olan ulusalcılar istisna teşkil etse de AB ile bir mesafe algısı yaşanmıştır. İslamcıları batı tarzı yaşam şekli , İslam düşmanlığı tedirgin ederken milli olarak ise Kıbrıs’ından ,PKK’sına kadar batı destekli politikalar tedirgin etmektedir.Fakat tüm bunlara rağmen batı ve AB sevdasında da vazgeçilmemiştir. Net bir şekilde AB ile ilişkilerin tamamen koparılması savunulmamıştır. Çünkü batı ve AB ile bizi ilişkilere zorlayan bir takım nedenler vardır.
Bu nedenlerin birincisi bizim her sahada rakibimiz olan devletlerin ekseriyeti Avrupa’da olup AB üyesidir.Türkiye içine kapanık ve yalnız bir politika izlediğinde başarılı olabilecek bir ülke değildir. Burada 90’lı yıllara kadar soğuk savaş dönemi olduğunu unutmadan bir taraf seçme mecburiyetimiz olduğunu ve işbirliği içerisinde olabileceğimiz sahayı görmemiz gerekir. Avrupa’ya sırtını dönmüş ve yok saymış bir Türkiye’nin bugün bir çok sahada geri kalmış , donuk ve bürokratik bir ülke olması muhtemeldi. Oysa soğuk savaş bittikten sonra ise Türkiye’nin dış politikası geçmişe göre rahatlamıştır. 80 ‘li yıllarda merhum Özal’ın ekonomik hamleleriyle Türkiye bugün dünyanın en büyük 17. Ekonomisi olmuştur. Yani Türkiye kuruluşundan itibaren büyümektedir. Asya’da büyümek ile Avrupa’da büyümek arasında fark vardır. Kore’nin büyümesi ile Türkiye’nin büyümesi bir değildir. Türkiye özgül ağırlığı yüksek bir ülkedir. Şöyle basitleştirelim Rusya’da bir Avrupa ülkesidir , Rusya AB üyesi olabilir mi ? olamaz çünkü AB için hayli büyüktür. Türkiye’de giderek AB için hayli büyük bir ülke olmaktadır. Türkiye ekonomik anlamada , siyasi anlamda , bilimsel , teknolojik , askeri vb her alanda büyüdükçe AB ‘den uzaklaşacaktır.
Bizi batılılaşmaya zorlayan diğer neden önemli bir neden Osmanlı’dan miras , siyasi geri kalmışlık ile siyasi , idari ve hukuki reform çalışmalarıdır. Bunun yanında son 200 yıl içerisinde yaşanmış onca darbe ve girişimler , insan hak ve hürriyetlerinden ki ihlaller , idari altyapıda sorunlar ve tartışmalar neticesinde Türkiye bu alanda kendini netleştirmeden batı ve AB ‘ye yüzünü dönmekten vazgeçemez. Türkiye yönetim sistemi tartışmalarını nihayete erdirmelidir. Şahsi kanaatim başkanlık sistemi bu alanda Türkiye’nin vermiş olduğu en net kanaat olup Türkiye’yi AB ‘den uzaklaşacaktır. Türkiye’nin sivil bir anayasaya kavuşması , idari yönetimini oturtması , kanunlardan en basit yönetmeliğine kadar tartışmasız şekilde hukuki çalışmalarını tamamlaması , işler ve halkın memnun olduğu bir bürokrasiye kavuşması Türkiye’yi AB ‘den uzaklaştıracaktır. AB iyi örnek olmaktan çıkıp iç memnuniyet artacaktır.
Bizi batılılaşmaya zorlayan bir diğer neden ise ekonomik ve teknolojik gelişmelerdir.Fakat küreselleşen dünya’da artık batı ekonomileri ve teknolojisine bağımlılığımız giderek azalmaktadır.Bugün Japonya , Çin , Kore , Meksika , Hindistan veya herhangi bir Afrika ülkesi ile ticaret yapma potansiyeline sahibiz.Türkiye batının pazarı olmak yerine başka ülkeleri kendi pazarı haline getirebilecek bir potansiyele sahiptir.Ayakları üzerinde durabilen bir ülke çok daha rahat manevra yeteneğine sahip olabilir.Nitekim İslam ülkeleriyle girişilen ekonomik ve kültürel işbirlikleri AB ve batıdan bizi uzaklaştıran nedenlerdendir.
Türkiye’nin sadece batıyı gördüğü dış politikadan vazgeçmesi bizi AB’den uzaklaştırmıştır.Türkiye’nin bölgesinde lider ülke olma potansiyeli ve liderliğini pekiştirmesi bizi AB’den uzaklaştırmıştır. Türkiye’nin İslam ülkeleri nezdinde itibarı ve etkisi bizi AB’den uzaklaştırmıştır.Türkiye’nin tüm dış ve iç tehditlere rağmen birliğini muhafazası bizi AB’den uzaklaştırmıştır.Türkiye’de yapılan daha çok siyasi alanda bir çok hukuki düzenleme bizi AB’den uzaklaştırmıştır. Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesi bizi AB’den uzaklaştırmıştır. Türkiye’de eğitimin artması ve kendine güveninin gelmesi , geri kalmışlık psikolojisinden uzaklaşması yani ifade etmek istediğim “ diriliş “ psikolojisine bürünmesi bizi AB’den uzaklaştırmıştır. Soğuk savaşın bitmesi ile gerek ortadoğuda gerek tüm İslam dünyasında Müslümanların batılılarca hedef alınması halkı Müslüman Türkiye’yi derinden yaralamış ve bizi AB’den uzaklaştırmıştır. Görüldüğü üzere bizi yıllardır süregelen bazı gelişmeler AB’den hayli uzaklaştırmış olup aradaki hukuki bağında sona ereceğine az bir zaman kaldığı hissediliyor.
Şimdi şu soruda gelebilir AB ile uzaklaşıyoruz derken yakınlaşma çabaları ve gelişmeleri bir tezat değil mi ? AB reformları neticesinde hukuki düzenlemeler , AB ile müzakare süreci , AB Bakanlığı vs. Evet başta bakıldığında tezat gibi gözükebilir ama tezat değil burada uzun süreli bir süreçten bahsediyoruz taleplerin netleştiği bir durum yok. Japonya’nın AB üyesi olması mümkün müdür , değildir ama biz yukarıda izah ettik Avrupa ülkesiyiz bize net şekilde hayır denemedi. Yine yukarıda izah ettik bizi AB ‘ye yönelten sebepler vardı , bizde talipliydik ilişkileri kesemedik ama neticede öyle bir zaman gelir ki istekliler isteğinden vazgeçebilir. İngiltere AB’ye girmek zorunda değildi ama konjoktür itibarı ile dışında kalamadı ama bir an geldi ki AB , İngiltere’ye küçük geldi , ayrıldı. Sebep kurumların , hukukun , kültürün , dinin vb benzeşmemesi değil tamamen siyasi.
İşte Türkiye’de kendini AB’den uzaklaştıran güçlenme politikalarından vazgeçerse AB’ye yakınlaşır yoksa AB’ye daha fazla hukuki düzenleme , daha fazla batılılaşma çabası vb ile yaklaşamaz.Siyasi istikrarsızlık yaşan bir Türkiye yüzünü yeniden batıya döner , dış politikası çıkmaza giren bir Türkiye yüzünü batıya döner, ekonomisi çöken bir Türkiye yüzünü batıya döner. Halkın memnuniyetsizliği artmış bir Türkiye’de halk AB’den medet ummaya başlar. Olayları detaylıca düşünelim , tarihi , ekonomik ve siyasi gelişmeleri görmezden gelmeyelim. Ülkemizi güçlü bir Türkiye haline getireceksek , AB macerasının sonuna yaklaştığının farkındaysak , AB’ye ihtiyacımız kalmadığının inancındaysak , kararımızı AB’ye karşıyız ve ayrılıyoruz demek suretiyle belirtmek zorunda da değiliz bu sonuç olarak ortaya zaten çıkacaktır. Türkiye’yi AB’den uzaklaştıran güçlü Türkiye politikalarına destek vererek bunu hızlandırabilir.Türkiye’yi eski Türkiye yapmak isteyenlere karşı direnirsek başarabiliriz. Türkiye birlik ve beraberlik içinde olursa , güçlü olursa , boyun eğmezse , siyasi istikrarı sağlarsa artık dünyanın tam bağımsız ve lider ülkelerinden biri olma yolunda hızlı adımlarla ilerler.Türkiye dünyaya savaş üreten , kargaşa üreten , terör üreten bir ülke değil aksine bunlara dur diyen , mazluma ve mağdura yardımcı bir ülkedir.Güçlü bir Türkiye için düşünmek ve inanmak zorundayız. Türkiye’yi iç siyasi çekişmelerle maceraya sürüklemezsek başka maceralara atılmak zorunda kalmayız. 17.03.2017
Mehmet Emin Başalp