Bu seçim sonucu üzerine milliyetçilik çok tartışıldı ama ben Siyasal İslam veya “ İslamcılık “ üzerine birkaç kelam edeceğim.Ben İslamcılık düşüncesi taraftarı biriyimdir çünkü İslamcılık ile Müslüman kelimesi aynı değildir , İslam dinine inanan herkes Müslüman’dır ama modern dünyada İslam’ın kural ve hassasiyetleri üzerine siyasi ve sosyal görüşler , hareketler inşa etmek İslamcılıktır.Bu bir zarurettir o nedenle kısa bir izah yapmam gerekmiştir.
Bu seçim sonucunu İslamcılar kazanmış mıdır ? Bana göre kazanmıştır ama ne şekilde kazanmıştır burası biraz düşünmeye değer. Türkiye’nin Osmanlı’dan miras bir İslamcılığı var bunun düşünce dünyasında ve siyasette pratikleri oldu belki dönem dönem gidişat üzerine düşünüldüğü de oldu , görüşlerimiz bu süreç zarfında değişmişte olabilir ama İslamcılık serüvenine devam ediyor ve Türkiye’de kalıcı bir siyasi akım oldu.
Siyaset boyutuyla düşünürsek İslamcılık Erbakan ile başladı ve onun partileri ile devam etti , son genel başkanı olduğu parti ise bu seçime girmeyerek ve kendini konumlandırdığı yere bakarsak başta tabanı tarafından tasfiye edildi.Saadet Partisi’nin dilinin giderek marjinalleşmesi içe kapanık bir yapıya dönüşmesi kendilerini küçük bir cemaate dönüştürdü. Parti geleneklerinde istifa , kongre vb gibi şeyler yoktur ama seçim başarısızlığını da görmeyen parti saha siyasetinden de kopup sadece dijital bir propagandaya kendini hapsetti.İzahını kendilerinin bile yapamayacağı partilerinden kopan herkesi siyonist olmakla itham eden garip bir korku anlayışı da git gide patalojik bir hale benzemektedir.
Bu seçim sahaya Necmettin Erbakan’ın oğlunun liderliğinde Yeniden Refah Partisi’de dahil oldu. Saadet Partisi’ne göre kısa zamanda daha başarılı bir sonuç aldılar.Sosyal medya yerine üyelik üzerine çalışma yapıyorlardı onun sonucunu almış gibi görünüyorlar. Tabii oylarının ne kadarını taban ne kadarı tepkiden gelen oy kestirmek pek mümkün değil. Yeniden Refah Partisi’nin ilerisi için avantajları ve dezavantajları var. Bunu ilerleyen süreçteki performansları gösterecek , parti genel merkezi vb yaşlı idarecilerden oluşuyor ve başta Fatih Erbakan dinamik bir görüntü vermiyor.Yerel seçimlerde eğer donanımlı yeni kişilerden adaylık için rağbet görülerse ve parti oy oranını artırırsa partiye temayülün arttığı düşünülebilir. Yeniden Refah , Saadet Partisi’ne göre daha İslamcı söylemi kullanması ve aile , dini yozlaşma karşıtlığı söylemleri de tutuluyor fakat bu konularda daha çok çalışması , saha ile irtibat kurması gerekmektedir.
İslamcı olan bir parti daha meclise gidi o da Hüda Par , Kürt kökenli dindar bir oluşumun partileşmesi olarak görülüyor , esasında geniş bir tabana hitap etmiyor bu seçim reklamın iyisi kötüsü olmaz kuralı işledi ve ciddi bir tanınırlılık kazandılar. Siyaset yapanların pragmatik siyaset çizgisinden değil de değil de daha çok düşünce dünyasına ağırlık verdikleri konuşma müktesebatlarından anlaşılıyor bu bir avantaj olduğu gibi küçük kalmalarını da sağlayacak bir dezavantaj. Parti ve yöneticilerinin dindar insanlardan oluştuğu hemen görüntülerinden bile anlaşılıyor fakat Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu illerde geleneksel alimlerle , stk’larla , tarikatlarla vb nasıl bir ilişkileri var , benimseniyorlar mı ? çok bilemiyorum , böyle bir hedefleri de var mı onu da bilemiyorum gördüğüm kadarıyla “ Kürt Solu “ denilen terör destekçisi partide çizgi de malum din karşıtlığı çok belirgindir ona karşı dindar bir karşılık var ama bu sefer de ülke geneli ortalamasının üstünde bir İslamcı dilin yadırganması durumu da var göreceğiz.
Büyük Birlik Partisi , İslamcı mıdır ? Evet bu konu biraz karmaşık bir konudur daha dindar milliyetçiler midir ? Bbp tabanı dindar insanlardan oluşmaktadır , hatta Ak Parti ile yazının devamında kıyaslamalar yapacağız Ak Parti tabanı ile oransal kıyaslama yapılırsa daha dindar bir tabandır ama Bbp’ye oy veren tabanın kendini İslamcı olarak tarif etmediğini de gözlemleyebiliriz. Tarif etmese de taban ve parti dini ve ahlaki değerleri önemsediği için İslamcı yelpazede bana göre kalmaktadır.
Ve gelelim Ak Parti’ye , Ak Parti İslamcı bir parti midir ? bu mevzu 20 senedir tartışılır ve aslında mevzu da son derece nettir.Ak Parti İslamcı bir parti değildir ama İslamcıların neredeyse tamamının oy attığı bir kitle partisidir. Ak Parti , milli görüş geleneğinden ayrı olarak partiyi kitle partisi olarak konumlandırdığı için bu oluşmuştur.Malum Milli Görüş partilerinde halkın talebi , kamuoyu yoklamaları vb önemsenmez oysa Ak Parti bu hususu çok önemser. Ak Parti ülkede ki tüm seçmen kitlesi ile tüm Stk’lar ile tüm meslekler ile vb irtibatlıdır. Bu geniş bir taban bileşeni ortaya çıkarmaktadır.Bu Ak Parti’yi zaman zaman pragmatist davranmaya itse de esasında reformist olmaya itmiştir. Bugün İslamcıların mücadele ettikleri bir çok sorun Erdoğan hükümetleri döneminde çözülmüştür.Kamuda başörtü , sakal , İhl’ler , Ayasofya , Diyanet kreşi , dini saha da özgürlükler vs vs ,Ak Parti tabanında istek var diye her türlü talebi de gücü olmasına rağmen karşılamakta mıdır , ona da hayır diyoruz çünkü hem ülke dengesini hem parti dengesini gözetmektedir. Ak Parti sağ kitle partilerinin en muhafazakarıdır bu bir realitedir. Fakat Ak Parti’ye veya Erdoğan’a seküler hayat yaşayan seçmenden de ciddi bir destek hep olmuştur. Bu Ak Parti’nin diğer geçmişteki partilerden ve diğer İslamcı diyebileceğimiz partilerden farkıdır. Bu özellik bir başarıdır. Ak Parti İslamcı bir Parti midir sorusuna değil dedim ama Ak Parti bilhassa seçmeni nedeniyle Türkiye’de İslamcılığın merkezidir.
İslamcılık sadece siyasi partiler değildir esasında İslamcı taban sivildir , zaten siyasi gücünü de buradan alır , bir çok sahada yer alan dernek ve vakıflar , işadamı , esnaf , meslek oluşumları , tarikatlar , cemaatler vs bir çok oluşum bu tabanı bir arada tutan , besleyen ve yaşatan bir ağdır.
İslamcı tabanın siyaset sahnesinde Erbakan ve muadili jenerasyondan etkili siyasetçi kalmamıştır.
Erdoğan 2.kuşağı temsil etmektedir ve şuan bu kuşak etkindir.
İslamcılık 3.Kuşağa geçmemiştir. Tabiri caizse dananın kuyruğu burada kopacaktır çünkü bu jenerasyon bir hayli gariptir. Nasıl ?
-İlk iki kuşağa nazaran bu kuşakta dini eğitim almış , ilahiyat eğitimi almış kişi sayısı fazladır.
-Bu kuşakta daha dünya ile entegre , ümmetçilik fikrini fikriyata dökebilecek şahıs sayısı fazladır.Bilhassa uluslararası yardım dernekleri organizasyonu tecrübesi ile böyle bir jenerasyon oluşmuştur.
-Bu kuşak içinde eğitimli , geliri iyi ve çok daha dini hassasiyetleri olan fakat ülke dinamiğinden daha kopuk bir grup vardır.Mesela bu modelin saha tecrübesi ve politik bilinci düşüktür.
-Bu kuşakta geçmişe nazaran tarikat ve cemaat belirginliği daha düşüktür. Burada kastettiğim kendini sadece o tip bir mensubiyetle tanımlayan azalmaktadır.
-Bu kuşakta ilk kuşaklardan farklı olarak söylemi sert yaşantısı daha serbest geniş bir kitle daha vardır. Bu kitle eğitimli , geliri iyi ve dini hassasiyetli ama politik bilinci düşük kitlenin , politik bilinci yüksek ama dini yaşantısı onlara göre zayıf görülebilecek zıddı bir kitledir. Bunu nasıl örnekleyeceğim bilemiyorum ama birinci kitle mesela nargile cafeye asla gitmezken bu kitle buralarda ciddi siyaset yapar. Birinci kitle pek modaya uygun giyinmezken ikinci kitle modaya uyar. Birinci kitle daha ümmetçiyken bu kitle daha milliyetçidir. Birinci kitlede eşi tesettürsüz yoktur ama bu kitlede vardır gibi gibi gibi
-İlk iki kuşakta olmayan ama bu kitlede oluşan bazı genel uygulamalara protest bir kitle daha vardır.Mesela aşı karşıtlığı , gıda hassasiyeti gibi.
-İlk kuşakta kadın yoktur , ikinci kuşakta vardır ama etkin değildir bakalım üçüncü kuşakta kadınlar nasıl bir yer edinecektir.
-İlk kuşağı eğitimli ve kamu tecrübesi olan bir ekip siyasette öncü oldu , karizmatik dini liderler ve hatipler ve yazarlar kitleyi motive etti ve finansal yükü küçük esnaf çekti.
-İkinci kuşağa belediye kökenliler öncü oldu , stk’lar ve medya motivasyonu sağladı , daha büyük esnaf ve daha geniş halk kitleleri finansal gücü sağladı.
-Üçüncü kuşakta kim öncü olur ? Bana göre stk kökenliler öncülüğü alacaklar. Motivasyonu sağlama görevi de bana göre akademi ve serbest meslek mensuplarına düşmekte fakat her nedense bu gruplar daha pasif davranmaktadır.Akademi de İslamcı söyleme sahip genç akademisyen , sahada İslamcı hekim , avukat , mimar , mühendis vb gibi kişiler etkin değillerdir.Bunun sebep de ikinci kuşak stk anlayışı hala devam etmesidir. Stk ve tabanın idaresi üçüncü nesle geçmemiştir. Siyasi partilerden ziyade esasında İslamcılığın sivil fonksiyonunun yeniden teşkilatlanması , iletişim ve birliğin sağlanması gerekmektedir.
-Üçüncü kuşak arasında en büyük risk iç çekişmenin daha sert olabileceğidir.Bunun sebebi de benzerliklerin yanın da benzemezliklerin artmasıdır. Bu sorunun çözümü için daha serbest bir İslamcılık anlayışında herkesin ittifak etmesidir.Bu şu demektir bir grup diğer bir grup hakkında belirleyici bir tarz ortaya koymamalıdır.Herkesin dini yaşama şekli farklılığı olabilir ve bu kuşak öncekilerden daha çok özgürlüğüne düşkündür.
-Üçüncü kuşağın en büyük sorunu ise kültür , medya ve sanat alanında etkileyici kişilerin daha zayıf aksine din eğitimi almış kişilerin daha medyatik olduğu bir gidişat görülmektedir.Bu husus kanaatimce pek sağlıklı gitmemektedir.Bu husustaki eksikliğin giderilmesi gerekmektedir. İslamcılığın dijital üretiminin ağırlıklı kısmının fıkhi ve dini tartışma meselelerine ayrılmasına gerek yoktur. Aksine daha bilinçli bir aile düzeni üzerine odaklanmak gerekmektedir. Ailenin bozulmaya yüz tuttuğu aşamada en önemli sığınak ve güç , güçlü ailenin devamlılığını sağlamaktır.Aile güçlü kaldığı müddetçe İslamcılık gücünü korur.
-İslamcılık , insanları eğitmek için bir çok yönteme başvurdu bu yeni kuşak ile birlikte merkezi yeniden camiye taşımak gerekmektedir. Bu hususa çok kafa yorulması gerekmektedir. Evet Kur’an kursunun önemi vardır , evet her meşrebin kendi geleneğinin önemi vardır , öğrenci yurdunun önemi vardır , sohbetin , seminerin , dini eğitimin önemi vardır ama camiinin öneminin yanında diğerleri geride kalır. Camiyi bir hidayet merkezi haline getirmek zorundayız. Hidayet doğru yol demektir , doğru yol da Kur’an ve sünnete uyan bir anlayıştır. Toplumun ortak noktası olan camiyi bir çok faaliyetin merkezi haline getirdiğimizde hızlı mesafe kat edilir. Bu kamu tarafından yapılamaz sivil toplumun öncülüğünde her cami için donanımlı ve çeşitli meslek mensubu , kadınlarında aktif olduğu camii ekipleri kurulmalıdır. Bu gençler camileri diriltmelidir. Camii cemaati birlikteliği artmalıdır.
-İslamcılık birinci kuşakta nazikti , maalesef bu nazikliği çoğu zaman istismar edildi. İkinci kuşak daha cesurdur fakat üçüncü kuşağın özgüveni daha yüksek , bu özgüveni kendi içinde harcamadan bir dirayete çevirdiği takdirde ülkeye büyük kazanımlar katacağı açıktır.
-İslamcılık kalkınmacı bir anlayıştır , ülkenin güçlenmesi ve kalkınmasına eskisinden daha fazla katkı sunmaya devam ettiği müddetçe gücünü korumaya devam edecektir.
Velhasılı kelam , Müslümanların yaşantısında modern dünyanın getirdiği dejenerasyonlar artıyor , sorunlar yaşanıyor olabilir bu ayrı bir konudur ama bu fasit dairenin içine kapılıp durmaya gerek yoktur İslamcılık kalıcı hale gelmektedir. Nicelik artmıştır nitelikte artacaktır. 07.06.2023
Mehmet Emin Başalp